Greenvibes Ekolojik

Doğa Dostunuz Olsun

Biyoplastik vs Plastik, Müsilajsız Marmara

Bu haftanın Greenvibes bültenine hoş geldin. Yeşil Ajans’ta yerelden ve dünyadan ekolojik haberlere biraz değinip Derin Yeşil’de biyoplastiklerin avantajlarını dezavantajlarını inceledik.  Bir İmza da Sen At’ta güncel imza kampanyalarını ve Gezegenimizin Son Durumu bölümünde küresel ısınma ve karbon salımlarımızın geldiği noktayı derledik.

Greenvibe’ının bol olduğu, keyifli okumalar dileriz.


DERİN YEŞİL

Biyoplastikler: Çevreci mi, Avantajları, Dezavantajları

Biyoplastikler plastik sorununa çözüm olabilir mi?

Ceren Özcan Tatar

Tek kullanımlık plastiklerle mücadelede “çevreci” bir alternatif olarak öne sürülüyor, son yıllarda sık sık da duyuyoruz, biyoplastikten söz ediyorum. Önüne biyo etiketi alan bu plastik türü neymiş, ne etkisi varmış, iyi miymiş bir inceleyelim diyorum.

İnsanların gün geçtikçe ekolojik farkındalıkları artıyor. Beraberinde plastiklere karşı da net bir tavır gelişiyor. Bu tavır üreticilerin plastiklere alternatif seçeneklere yönelmesini sağlıyor, daha sürdürülebilir ambalaj seçenekleri aramaya başlıyorlar. Bu noktada karşımıza biyoplastik seçeneği çıkmaya başlıyor. Peki, biyoplastik aranan çevreci cevap olabilir mi?

Biyoplastikler görünüm ve kullanım açısından normal plastiğe çok benziyor ancak gezegen üzerindeki etkilerine baktığımızda farklılaşıyorlar. Doğal ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen bir plastik malzeme türü olan biyoplastik, tek kullanımlık çatal-bıçak, poşet, gıda paketleme, medikal malzemeler hatta telefon kılıfları için bile kullanılıyor.

Biyoplastikler, normal plastiklerde yer alan petrol ve gaz yerine şeker kamışı, mısır veya alg gibi çeşitli bitki ve biyolojik malzemelerden yapılıyor. Normal plastiklerdeki isim kısaltmaları gibi biyoplastikte de PLA (polilaktik asit) ve PHA (Polihidroksialkonat) diye kısaltmaları bile var. PLA yenilebilir bitkilerde bulunan nişastanın sitrik asit (limon tuzu) yardımıyla uzun zincirli bir polimere dönüştürülmesi ile elde ediliyor. Gıda ambalajı, kompostlanabilir yiyecek kapları ve biyobozunur mutfak eşyaları genelde PLA’dan yapılıyorlar. PHA ise organik malzemelerden plastik üretmek için tasarlanmış mikroorganizmalardan ve alglerden yapılıyor. İşlem sırasında, bu mikroorganizmalar, daha sonra PHA malzemesi haline gelecek olan karbon rezervlerinin üretimini teşvik etmek için karbonla besleniyor. Tek kullanımlık plastik yerine de kullanılsa da PHA genellikle tıbbi dikişler ve kemik plakaları gibi tıbbi cihazlar ve uygulamalar için kullanılıyor. PLA’nın üretimi daha ucuz, daha efektif, PHA ise daha çok mühendislik çözümü  gerektiren zaman alan bir süreç. O yüzden PLA’yı daha çok gündelik kullanıma yönelik görebiliyoruz.

Biyoplastiklerin Avantajları

  • Biyoplastikler yenilenebilir ve sürdürülebilir malzemelerden yapılıyor.

Yukarıda da değindiğimiz gibi biyoplastikler, doğal olarak oluşan polimerlerden yapılır. Bu, üretim sürecinin, her yıl milyonlarca sera gazı salımından sorumlu olan petrol ve gaz bazlı plastik ile aynı karbon ayak izine sahip olmayacağı anlamına geliyor. Sonuç olarak, biyoplastik üretimi enerji tasarrufu sağlıyor ve geleneksel plastik üretimine kıyasla daha az sera gazı emisyonu üretiyor.

  • Biyoplastikler toksik değil

Biyoplastikler ayrıca, paketleme için kullanıldıkları ürünlere herhangi bir kimyasal madde bulaştırmadıkları için geleneksel plastikten daha güvenli olarak kabul ediliyor.  BPA veya diğer potansiyel olarak toksik maddeler gerektirmeyen biyoplastikler bozunduklarında çevreye PET veya PVC plastik kadar zarar vermezler.

  • Biyoplastikler geri dönüştürülebilir, gübrelenebilir ve parçalanabilir

Biyoplastikler yalnızca geri dönüştürülebilir değil, aynı zamanda biyobozunur ve kompostlanabilir. Örneğin bir PLA kutuyu, endüstriyel bir kompost makinesinde atıldıktan sonra üç ay gibi kısa bir sürede tamamen bozunacaktır. Plastik kirliliği bugün gezegenimizin karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri olduğundan, bu muhtemelen biyoplastiklerin en büyük çevresel avantajı oluyor.

Biyoplastiklerin dezavantajları

Tüm pozitiflere rağmen biyoplastik kullanmanın birtakım olumsuz yanları da var.

  • Biyoplastiklerin üretilmesi pahalı

Biyoplastiklerin maliyeti, PE veya PET plastiklerden iki ila üç kat daha fazla.  Bu durum, daha düşük üretim oranlarına ve dolayısıyla ürünleri için biyobozunur plastik kullanmaya başlamak isteyen üreticiler için çok daha yüksek fiyat etiketlerine yol açıyor. 

  • Biyoplastikler okyanusu kurtarmaya yardımcı olmuyor

Günümüzde kullanılan en yaygın biyoplastik türleri okyanus suyunda ayrışamıyor. Okyanuslara ulaşan herhangi bir biyoplastik malzeme, tıpkı geleneksel plastiğin yaptığı gibi ya yüzecek ve birikecek ya da mikroplastikler oluşturacak. Dolayısıyla, ne yazık ki PE ve PET yerine biyoplastik ürünler kullanmak, büyüyen okyanus kirliliğine ve mikroplastik krizine yardımcı olmayacak.

  • Biyoplastikler genellikle çöplüklere gidiyor

Son olarak, bugün biyoplastiklerle ilgili en büyük sorun, geri dönüşüm sürecinin ve bunları kompostlamak için gereken endüstriyel tesislerin yaygın olarak kullanılmaması ve mevcut olmamasıdır. Tesislerin eksikliğiyle birlikte halk tarafından biyoplastik ile plastik arasındaki farkın bilinmemesi  biyoplastik ürünlerin çöp sahasına girmesine veya yakılmasına neden oluyor. Yerel atık yönetimi tesisiniz uygun bertaraf prosedürünü izleyemiyorsa, biyoplastik veya kompostlanamayan plastik arasında gerçekten çok az fark vardır.

***

Daha yüksek üretim maliyetleri ve bertaraf sorunları gibi dezavantajlar göz önüne alındığında bile, biyoplastiklerin karnesi, geleneksel petrol ve gaz bazlı plastiklere kıyasla çevre için çok daha iyi durumda.  Biyoplastikler, yenilenebilir malzemelerden üretildiği gibi, üretim için çok daha az kaynak ve enerji yoğun bir süreç kullandığından daha karbon nötr bir seçenek sunuyor. Bunun da ötesinde, bu plastikler düzgün bir şekilde atıldığında %100 bozunabilir ve tamamen parçalanmaları üç ila altı ay sürecektir, bu da normal plastik şişeler için gereken yüzyıllardan çok çok daha kısa demek oluyor.

Tabii ki konunun ele alınması gereken başka noktaları da var. Mesela biyoplastik için kullanılan bitkilerin yetiştirildiği topraklar gıda için mi kullanılmalı ya da atmosferdeki sera gazlarını emecek yeni ormanlar için mi? Tek kullanımlık ambalajlardan kaçınmaya çalışmak daha mı kolay ve sürdürülebilir? Bunlar ve benzeri pek çok soru sorulabilir elbette. Ama ilk etapta, biyoplastiklerin normal plastiklere çok daha iyi bir alternatif sunacağını göz ardı etmemek gerekir.  Yani plastik sorununun çözümünde tek cevap olmasa da bir başlangıç olacağı kesin.


YEŞİL AJANS

Anadolu Efes’in Denize +1 Nefes Projesi Kapsamında İlk Mercan Nakli Gerçekleşti

17 Mayıs Salı günü Anadolu Efes’in, Deniz Yaşamını Koruma Derneği iş birliği ve İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nur Eda Topçu danışmanlığıyla gerçekleştirdiği Denize +1 Nefes projesi kapsamında ilk mercan nakli gerçekleştirdi ve proje detayları basın ile paylaşıldı.

Denize +1 Nefes projesi Marmara Denizi’ndeki mercan türlerini koruyarak biyoçeşitliliğe katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında, doğal ortamından kopmuş mercanlar aşılama yoluyla korunması gereken hassas alan ilan edilen Tavşan Adası’na nakledilecek ve yeni mercan bahçeleri oluşturulacak.

Mercanların önemi: Mercan resifleri, “denizlerin yağmur ormanı” olarak da anılır. Okyanus tabanının %1’inden azını kaplarken, deniz biyoçeşitliliğinin %25’inden fazlasını barındırırlar. Binlerce balık türü ve oksijen üretimi yapan organizmaya barınak, üreme, sığınma ve besin alanı olmasının yanı sıra, mercanların karasal ekosisteme de büyük katkıları bulunuyor. 

Küresel Mercan Resifi İzleme Ağı’nın çalışmasına göre 2008-2019 yıllarında iklim değişikliği nedeniyle mercanların %14’ünün yok olduğu ortaya konuldu. Bilim insanları, mercanların yok olmasında küresel ısınma nedeniyle deniz yüzeyinin sıcaklığının artmasının, kirliliğin, aşırı avlanmanın ve kıyıda artan faaliyetlerin etken olduğunu belirtiyor.

Mercan nakli:

  • Mercan nakli, oldukça zorlu bir çalışma gerektiriyor. Dünyada 5-10 metrelerde yapılırken Marmara Denizi’nin özel koşulları nedeniyle sadece 30-45 metrelerde yapılabiliyor. 
  • Marmara Denizi, Ege, Akdeniz ve hatta Karadeniz’in ortak yaşam alanı olarak birçok türe ev sahipliği yapıyor. Şu an Marmara Denizi’nde 26 ayrı yumuşak mercan türü bulunuyor. Marmara Denizi 3 ayrı katmandan oluşuyor. Üstte Karadeniz suyu, orta kısmında kristal tabaka ve en altta Akdeniz suyu bulunuyor. Burası tüm yıl sabit 15-16oC’dir ve bu sayede gerekli sıcaklıktaki suyu bulmaları nedeniyle mercanlar bu 3. katmanda yaşayabiliyor.
  • Nakli yapılan sarı gorgon türü Akdeniz’de 1999 yılından beri periyodik olarak sıcaklık anomalilerine bağlı olarak toplu ölümlere maruz kalıyor. Uluslarararası Doğa Koruma Birliği’ne (IUCN) göre bu tür, Akdeniz’de tehdide açık türlerden biri olarak değerlendiriliyor. Marmara Denizi bu mercan türleri için bir vaha niteliği taşıyor. Sarı gorgonlar, Marmara Denizi’nin özel akıntı yapısı sayesinde sıcaklık değişimlerinden korunabiliyorlar. Ancak bu türün Marmara’da devamlılığının sağlanması için insan kaynaklı tehditlerden uzaklaşması, burada biyoçeşitliliğin devamını amaçlayan çalışmaların çoğaltılması gerekiyor. Denize +1 Nefes projesi ile de bu kapsamda mercan nakilleriyle biyoçeşitliliğin desteklenmesi, doğal ortamından kopmuş mercanların yaşama döndürülmesi hedefleniyor.
  • Dalgıçlar, mercan resiflerinin bulunduğu noktalara inerek düşen/ kopan/ zarar gören mercan parçalarını topluyor ve bunları en alt katmandan aldıkları Akdeniz suyu ile dolu kavanozlara koyuyor. Ardından bu kavanozlar, dalgıçlar tarafından tekneye çıkarılarak, burada 15 derecelik ısıyı korumak için özel dolaplarda muhafaza ediliyor. 
  • Toplanan mercan parçaları Tavşan Adası etrafından belirlenen noktalara yerleştiriliyor. Mercanlar, özel ve doğa dostu bir macun ile nakil öncesinde temizlenen kayalara sabitleniyor.
  • Dalışa uygun koşulların olduğu günlerde ortalama olarak 4 kişilik bir ekip ile bir günde ancak 8 – 10 mercan ekilebiliyor.
  • Nakil sonrasında dalgıçlar, periyodik kontroller için bölgede 15 günde bir gözlem dalışı gerçekleştiriyorlar. 

WMO: 2021 Yılı İklim Krizinde Rekor Kırdı

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) her yıl yayınladığı İklim Değişikliğinin Durumu Raporu’na göre seragazı emisyonları, deniz seviyeleri, okyanus ısısı ve okyanus asitlenmesi rekor seviyeye ulaştı. Grönland’ın zirve noktasındaki istasyona ilk kez yağmur yağdığı kayıtlara geçti. Sıcak hava dalgaları sebebiyle birçok bölgede sıcaklık rekoru kırıldı. Kaliforniya 54,4°C’yi gördü. Rapor, Türkiye’nin kuraklıktan etkilenen bölgeler arasında olduğunu belirtti. Ayrıca kuraklık ve sel gibi hava olaylarının  küresel gıda fiyatlarını yükselttiği ve bunun 2022’de de hissedilmeye devam ettiği ifade edildi.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

 Büyük Plastik Sayımı Başladı

İngiltere’de Greenpeace ve Everyday Plastic işbirliğiyle “Büyük Plastik Sayımı” etkinliği 16-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşti. Etkinlik kapsamında on binlerce kişi evlerinden çıkan plastik atıkları saydı. “Büyük Sayım”ın amacı plastik kullanım miktarına dikkat çekmek, işletmeler ve hükümet üzerinde bu sorunu ele almalarına yönelik bir baskı oluşturmak. Greenpeace aktivisti Chris Thorne, “Bu, İngiltere’de bugüne kadar yapılan en büyük sayım araştırması. Milyonlarca insan geri dönüşüm için üzerine düşeni yapıyor ama plastik atıklarımızın nereye gittiğini gerçekten bilmiyoruz,” yorumunda bulunurken bu bülteni okuyanlar o atıkların nereye geldiğini ne yazık ki gayet iyi biliyor.

Türkiye Atık İthalatında Yine Bir Numara

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) 2021 atık ihracatı verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği’nden en fazla atık ithal eden ülke oldu. 2021 yılında Türkiye 14,7 milyon ton atık ithal etti, bu rakam 2004 yılında ithal edilen miktarın 3 katından fazla.

Geçen sene olmuştu?: 18 Mayıs 2021’de Çevre Bakanlığı, PE Plastik çöp ithalatını yasakladı. Fakat plastik lobisinin baskıları üzerine 1 hafta sonra çöp ithalatı tekrar serbest bırakıldı.


YEŞİL SOHBETLER

Müsilajsız Marmara Ekibi ile Söyleşi

“Farkındalık harekete dönüşürse değerlidir”

Bu sayımızda Müsilajsız Marmara ekibiyle Marmara Denizi’ni ve bu çok değerli projelerinin detaylarını konuştuk.

Öncelikle hoş geldiniz. Bize biraz Müsalajsız Marmara projesinin nasıl doğduğundan bahsedebilir misiniz?

Hoş bulduk. Marmara Denizi’nin kirliliği, özellikle Marmara Denizi’nin kıyısında yaşayan halk tarafından bilinen su götürmez bir gerçek. Bu sorunun sayısız yansımasını uzun zamandır farklı noktalarda görüyoruz. Kötü koku, kırmızı alg patlamaları, yosunlar ve deniz analarının kıyıya vurması örnek verilebilir. 

Ancak en çarpıcı örneği 2021 yılının bahar ve yaz aylarında yaşadığımız yoğun müsilajdı. Su altı dalışları ile denizin dip ve boy kısımlarında karşılaşılan müsilaj, yüzeydekinden çok daha ciddi ve derin bir problemi görmemizi sağladı. 3000 denizel türe sahip olan Marmara Denizi’ndeki canlıların oksijensiz kalarak ölmesine sebep olan bu olay doğrudan üretici sektörleri, vatandaşları ve yerel yönetimleri de sarsan bir etki yarattı. 

Bu etkiden yola çıkarak etki tasarımı, sürdürülebilirlik ve sosyal etki alanlarında çalışan bir grupla meselenin özüne eğildik. 

Akademik yayınlar, faaliyet raporları ve çalıştayları takip ettik. Halihazırda mesele özelinde çalışma yapan sivil toplum kuruluşları, uluslararası kuruluşlarla temasa geçerek yolumuzu teyit ettik. Bu esnada deniz ekosisteminin tüm sistemlerle olan bağını, dünyadaki yerinin tartışılmaz önemini keşfettik. 

Özetle yaşanan olay bizleri de etkiledi ve iklim değişikliği kaynaklı bu sorunlara karşın bilgi ve deneyimimizle Türkiye’ye ve dünyaya mal edebileceğimiz bir yaklaşımın başlangıç noktası için Müsilajsız Marmara’yı başlattık diyebiliriz.

Böyle bir projeye girişmek aslına bakarsınız kolay bir iş değil. Sizi motive eden faktörler neler?

Haklısınız, biz de kendimize şunu sorduk: “Biz mi olmalıyız bu hareketi başlatan?” Devlet yasalar koyar, belediyeler uygulamaları yapar, halkın ve çevrenin korunması Anayasal bir hak ve ödev. Mevcut şartlarda ekoloji temelli her alanda hiçbir iş kolay değil. Var olan bir düzen var. Sistem sürekli doğadan çekip alma üstüne kurulu. Kendini yenilemesi için döngüsel işleyen bir mekanizması var doğanın. Oysa biz insanlar doğrusal ekonomi ile ayrı bir dünya kurduk, orada yaşıyoruz.  Üstelik her işimiz doğadan geçiyorken. Fiziksel, ruhsal ve zihinsel iyiliğimiz de doğadan ekonomik iyiliğimiz de doğadan. Dünyaya kaldıramayacağı bir yük bırakıyoruz. Marmara Denizi için de bu ne yazık ki geçerli ve hepimizin ortak çıkarı şimdi denizimizi kurtarmak. En güzel anılarımız ve hayallerimizi süsleyen İstanbul, boğazlar, adalar ve diğer Marmara Beldeleri için de ülkemizin tümü için de vatandaşların sahiplenmesi çok önemli ki değişim olsun. Bizi motive eden de en temelde bu. “Çözüm odaklı olmak için ne gerekir?” sorusu. 

Etkimizi keşfetme cesareti, değiştirebilme inancı ve bu deneyimi paylaşma isteği, oldukça insani bir taraftan doğuyor. Marmara Denizi için hazırladığımız bu adımları küçük, büyük yayarak kök ekolojik sorunlara çözüm için bir yol haritası, örnek olmak niyetimiz. Etki tasarımı ile ilgilenen sosyal bilimciler, mühendislerin yoğun olduğu bir çalışma grubumuz var. 

Bir diğer motivasyonumuz ise çalışma gruplarımızdaki yol arkadaşlarımız. Yoğun bir ekip çalışması içindeyiz. Herkes gönüllü olarak yer alıyor. İnsanların yeteneklerini, bilgi ve deneyimlerini kısacası tüm kaynaklarını seferber ettiğini gördükçe doğru bir yolda olduğumuzu hissediyoruz. Şu zamana kadar çaldığımız hiçbir kapıdan, omuz omuza yürüdüğümüz hiçbir kimseden olumsuz bir yaklaşım görmedik. Bu şüphesiz her sosyal girişim gibi bizi de motive ediyor. Meselemizi aktardığımız kişiler de “Böyle bir zamanda çok onurlu ve güzel bir iş yapıyorsunuz.” diyerek desteklerini belirtiyorlar.

Proje şu an ne aşamada? Projeye destek veren başka paydaşlar da var mı? Nasıl bir yol izliyorsunuz?

Şu an ilgilendiğimiz konu 11.500 kilometrekarelik bir alana tekabül ediyor. Meselemiz büyük ve yapılacak çok şey var. Teknik konularda (izleme, ölçümleme vb.) ülkemizin akademisyenleri, kamu kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar şahane işler çıkarıyorlar. Ekibimizin en güçlü yanı sosyal farkındalık projelerine ilişkin bilgi ve deneyimi. Tüm bu ölçme ve izleme tabanlı projelerin güçlü bir iletişimle duyurulması, farkındalık sahibi bir toplum tarafından sahiplenilmesi gerekli. Bu sebeple Müsilajsız Marmara olarak bilinçli ve hareketli bir farkındalık hareketi başlattık.  Vatandaşlar, STK’lar, sanayi kuruluşları ve yerel yönetimler için mutabakatlar geliştirdik. Önerilerimizi yaygınlaştırmak, imzacı olmalarını sağlamak ve süreci takip etmek için görüşmelerimizi sürdürüyoruz. 

Bir STK çalıştayı ve Gökçeada Yakamozu Seç! buluşması gerçekleştirdik. Etkileşim alanımızdaki sivil toplum kuruluşları en büyük destekçilerimizden. Gökçeada Belediye Başkanlığı, Kaymakamlığı ile görüşme halindeyiz. İBB Çevre Kontrol Daire Başkanlığı’na bağlı deniz birimleri ile uluslararası çapta bir proje hazırlığı içindeyiz. 

İzlediğimiz yol yaygınlaştırma ve farkındalık üzerine. Bunun için güçlü ve şeffaf bir iletişimle güven alanı oluşturmak gerekiyor. Herkes neler yapılması gerektiğinin farkında. Ancak “Farkındalık harekete dönüşürse değerlidir”, diyerek harekete geçirecek aksiyon çağrıları ile yola çıktık. 

Projenin çıktısı olarak ne planlıyorsunuz? Başladığınız zamandan şu anki geldiğiniz noktaya, yol haritanızda veya fikirlerinizde değişikler oldu mu?

Çalıştaylarımıza katılan her biri alanında uzman gönüllülerimizle oluşturduğumuz nihai hedefimiz, Marmara Denizi’nin mevcut durumundan etkilenen tüm canlıların yaşam hakkı için sürdürülebilir, döngüsel ve adil yapının kurgulanması ve sağlanması; uygulama ve kültür olarak benimsenmesi. Böyle bir yapının sürekli kılınması aynı zamanda başta Marmara denizi olmak üzere tüm denizler ve beraberinde ekolojik sorunlara çözüm için uyarlanabilir bir model oluşturmak anlamına geliyor.

Elbette başlangıç noktasından buraya gelene kadar çok şey öğrendik. Yolumuz baştan beri aynı diyemeyiz öğrenerek ilerliyoruz. Aksi bir tutum mutabakat metinlerimizin çağrısına uymaz ve şimdiye kadar yapmış olduğumuz 70’i aşkın toplantıdan edindiğimiz bilgi ve deneyimi hiçe saymak olur. Baştan beri baki kalan iki unsur var. Birincisi, aksiyona geçirecek bir iletişim yaklaşımı, ikincisi şeffaf paylaşımımızla bir güven alanı oluşturmak.

Ölçümleyemediğiniz bir şeye müdahale etmek oldukça zordur. Marmara Denizi’nde de aynı durum geçerli. Kim, ne kadar, ne ölçüde etkili, sorularının tam bir karşılığı yok. Böyle olunca çözümün bir parçası olarak görmek istediğimiz kişi ve kurumlara bir yol haritası sunmak zorlaşabiliyor. Fakat bir diğer yandan Marmara Denizi’nin kentsel atıklarla boğuştuğunu düşününce vatandaşların ve yerel yönetimlerin, endüstriyel ve hatta hafriyat atıklarıyla dolduğunu düşününce üretici sektörlerin sorunda payı olduğu da aşikar. Deniz ulaşımı, ithalat/ihracat sektörü, balıkçılık, tarım ve hayvancılık, turizm ve otel işletmeleri de yine bu büyük bardakta pay sahibi. Ancak şu bir gerçek ki hangi oranda olursa olsun küçük büyük fark etmeden herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor ki bu deniz yaşasın. Bunun için ilk önce bahsini ettiğimiz mutabakatları tüm bileşenlere ileterek aksiyon çağrısında bulunmak rotamızı çevirdiğimiz bir hedef haline geldi. Zira Marmara için ölçme ve izleme çalışmaları çok büyük önem içerse de üstünde durulması gereken ilk konu küçükten büyüğe atık yönetimi ve onarıcı çalışmalarla bu sürecin desteklenmesi.

Okurlarımıza buradan iletmek ve duyurmak istedikleriniz var mı?

Yolumuzun kesiştiği herkesin görüş ve önerileri bizleri bu noktaya getirdi. Asıl işimiz ise şimdi başlıyor. Entegre projelerle herkesin kendi etki alanında Deniz’e nasıl destek vereceğine dair seçim yapması gerekiyor. Ya musilaj ya yakamoz. Bizi ve çalışmalarımızı merak eden ve destek vermek isteyen değerli okuyucularımız www.musilajsizmarmara.com  web sitemizden ve sosyal medya hesaplarımızdan detayları takip edebilirler.

Bu yolda sıklıkla karşılaştığımız bir başlık çok büyük bir meseleyle uğraştığımız, önümüzde birçok politik ve ekonomik engelin çıkacağı ile ilgili uyarılardı. “Marmara ölüyor” “Marmara öldü!” gibi haberler birçok insanın umudunu baştan kaybetmesine yol açmışken bu uyarılar elbette gayet anlaşılırdı. Ancak Prof. Dr. Mustafa SARI bize çırçır balığı ile tekrar umut oldu. Marmara Denizi’nde düzenli dalışlarla gözlem ve ölçüm yapan SARI denizin dibinde yaşayan çırçır balığının müsilajdan kendine yuva yaptığını ve halen yavrularını korumaya çalıştığına tanıklık etmiş. “Çırçır balığı ümidini kaybetmiyor, hayatı için savaşıyorsa ben neden vazgeçeyim?” diyen Mustafa Bey bu deneyimiyle hepimizi etkileyen bu karamsar havaya bir ışık tuttu. Marmara Bölgesi ve Türkiye’nin toprağı, suyu, havası ve canlılarına kulak veren, sesine ses olmaya çalışan herkese biz buradayız, Marmara’nın eşsiz güzelliğinden vazgeçmiyor ve umudumuzu kaybetmiyoruz diyoruz. Marmara’yı birlikte yaşatacağız!


🌍 GEZEGENİMİZİN SON DURUMU

İnsan Kaynaklı Küresel Isınma(23.05.2022)+1.25050830 °C  

Sıfır Emisyona Ulaşmak İçin Kalan Süre: 7 Yıl 60 Gün 

Yenilenebilir Enerji Kaynağı Oranı: %12.94

Yeşil İklim Fonu: 9.52 Milyon Dolar

Yerli Halklar Tarafından Korunan Doğal Alanlar:43.5 Milyon km2

Haftalık C02 Ortalaması
21 Mayıs 2022: 420.42 ppm
1 sene önce: 420.97 ppm
1 senelik değişim: 0.55 ppm (0.13%)
10 sene önce: 397.06 ppm
Güvenli seviye: 350 ppm


🎙️ GREENVIBES PODCAST

Greenvibes Podcast’in on ikinci bölümünde en çok aldığımız sorular ve eleştirilerden biri olan “Atıksız Yaşam Pahalı mı?” sorusunu tartıştı ve günün sonunda gerekçelerimizi de sunarak pahalı olmadığına karar verdik:) Doğa dostunuz, greenvibe’ınız bol olsun. 

Spotify’dan dinlemek için:

Apple Podcast’e buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


✍️ BİR İMZA DA SEN AT

Change.org’daki iklim ve ekoloji ile ilgili imza kampanyalarını senin için derledik. Bir imzadan ne olur deme, çok güzel şeyler oluyor bile. 


BİZİ TAKİP EDİN 🌿

Bu ve benzeri sürdürülebilir, ekolojik ve atıksız yaşam ipuçları ve haberlerine güncel bir şekilde ulaşmak için Greenvibes’ıNil’i ve Ceren’i Instagram üzerinden takip edebilirsiniz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: