Greenvibes Ekolojik

Doğa Dostunuz Olsun

Tek Düşman Plastikler mi? Atıksız Yaşam İçin İdarelerden Beklentilerimiz

Bu haftanın Greenvibes bültenine hoş geldin. Yeşil Ajans’ta yerelden ve dünyadan ekolojik haberlere biraz değinip Derin Yeşil bölümümüzde Nil ekolojik yaşama dair kafasına takılanları tartışan bir deneme yazdı, Ceren ise yerel ve merkezi idarelerden atıksız yaşam için olan taleplerimizi dile getirdi.

Greenvibe’ının bol olduğu, keyifli okumalar dileriz.


DERİN YEŞİL

EKOLOJİK YAŞAMDA TEK DÜŞMAN PLASTİK Mİ?

Asıl düşman kim?

Nil Ormanlı Balpınar

Benim atıksız yaşam yolculuğum üç sene önce başladı ve ilk tanıştığım kelime Zero Waste, yani “sıfır atık”tı. Bir yıllık çöpünü minik bir kavanoza sığdıran “zerowaster”lar gördükçe göğsüme bir şeyler oturdu, panikledim, yapamayacağımı düşündüm. Ama daha sonra başka bir hareket ile karşılaştım: low impact movement ve low waste, yani az etki hareketi ve az atık. Ve dedim ki aslında izlemem gereken yol, bu yol.

Bu hareket sadece atıkları değil, gezegen üzerindeki tüm etkimizi azaltmakla alakalı aslında. Ben kendimce şu şekilde yorumluyorum: sürdürülebilirliği, adil ve etik üretim tarzını, zehirsiz kişisel bakım ve temizliği, güvenilir küçük ve yerel üreticileri desteklemeyi, mevsiminde, organik ve yerel meyve/sebze tüketmeyi, bitki temelli beslenmeyi, zulümsüz ve vegan ürünler kullanmayı, sadeleşmeyi önceleyen bir pratik.

                                                        ***

Atıksız yaşama geçişte ilk önce plastik olmayan ürünleri tercih etmeye başlıyoruz. Bambu çatal bıçaklar, termoslar, silikon çantalar, ahşap fırçalar, çelik pipetler. Bu saydıklarımı okurken muhtemelen gözünüzde beyaz fonda hafif sarı alt tonlu, minimalist fotoğraflar canlanıyor değil mi? Kraft kutular, jüt ipler, amerikan bez kumaşlar, siyah vintage etiketli cam kavanozlar…

Welcome to the fancy world of zero waste lifestyle.

İlk başta bunlar çoğumuzun gözünü boyadı, yalan söylemeyelim. Benim Aliexpress’ten alışveriş yapmışlığım bile var… Ama biraz daha zaman geçtikçe şunu sorgulamaya başlıyor insan: Önemli olan gerçekten hammadde mi? Bir ürünün plastik olmaması, onu doğa dostu kılar mı?

Zamanla anlıyorsunuz ki, ne yazık ki hayır.

Düşünmemiz, hesaba katmamız ve sorgulamamız gereken o kadar fazla şey var ki aslında.

(Derine inmeden hemen bir not düşmek isterim, bunları sizi korkutmak veya panikletmek için yazmıyorum, sadece bakış açınızı genişletmek istiyorum. Önemli olan dengeyi iyi kurmak.)

Öncelikle yerel konusuna değinelim. Bazen, bazı ürünleri Çin pazarında çok daha uygun fiyata bulabiliyoruz. Ama o ürün buraya nasıl geliyor, bunu hiç düşündük mü? Bu yolculukların ardında çok büyük bir karbon ayak izi var. Hatta, ürünün satın aldığınız ülkede üretilmediğini, hammaddelerin başka başka yerlerden oraya getirildiğini ve en son Türkiye’ye getirildiğini varsayarak facia… 

Bir de bunun yanı sıra üretim koşullarını, etik ve adil üretim yapılıp yapılmadığını, çocuk işçi çalıştırılıp çalıştırılmadığını, sosyal adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliğine önem verilip verilmediği, tüm canlılara ve yaşayan dünyaya eşit derecede saygı duyulup duyulmadığını düşününce işler iyice sarpa sarıyor.

Birkaç sene önceye kadar yerli üretim ahşap mutfak fırçası bulmak mümkün değildi mesela. İlla şık görünüyor diye, o yeşil plastik geri dönüşmeyen süngerlere alternatif olarak ithal fırça kullanmak gerçekten ekolojik yaşam adına atılmış doğru bir adım mı? Veya sırf kompost edilebilir diye yurtdışından kargo poşeti getirtmek doğaya gerçekten daha mı az zarar veriyor? En sürdürülebilir hammadde olarak bilinen bambunun Türkiye’de yetişmediğini kaç kişi biliyor?

Peki ya sabun cevizleri? Hepimiz koşarak almadık mı bitkisel deterjan buldum diye. Oysaki o  “doğa dostu” nerelerden getiriyor… Birden popülerleştiği için yerli halkın sabun cevizine erişmekte zorlandığını biliyor muydunuz mesela?

Tabii tüm bu sorular yalnızca ithal ürünler için geçerli değil, yerel üretici olup da bunları umursamayan ama doğada çözünebilir hammadden ürettiği ürünleriyle övünen üreticiler de var ne yazık ki. Doğada çözünüyor diye hayvansal hammaddelerden, çok da elzem olmayan ürünleri ekolojik olarak sunmak gerçekten doğa dostu bir yaklaşım mı?

Veya içeriğinde hayvansal madde olmasa da SLS, SLES gibi toksik kimyasal içerikli plastik şişelerdeki ürünleri kullanmak?

Polyester olmasın, mikroplastik yaymayayım denizlere deyip de ihtiyaç dışı 35335 tane pamuklu tişört satın almak?

Temiz içerikli olsun diye kullandığımız yağların içerisindeki yağlar, şifa olsun diye kullandığımız birçok uçucu yağlar bile ithal.

Beslenme konusu ise ayrı bir tartışma konusu: Canımız çekti diye kışın ortasında domates yemek, sağlıklı besleneyeceğiz diye ithal avokadoları ekmeğimize sürmek zorunda mıyız mesela? Hele de bakmadığımız bir anda hızlıca kararan avokadoları çöpe atıyorsak…

Bunları kimseyi suçlamak ya da itham etmek için yazmıyorum. Dedim ya, ben de ilk başlarda Çin’den bir şeyler getirttim, bazı ürünlerin içeriklerini hiç sorgulamadan kullandım… Hâlâ bambu diş fırçası, hindistan cevizi yağlı sabun, ithal uçucu yağ kullanmaya devam ediyorum mesela. Çünkü bazen de alternatiflerinin ya da yerli üretimlerinin başka bir yönü bana uymuyor.

Şöyle bir örnek vereyim kendimden. Geçen yaz, cam şişede, temiz içerikli, zulümsüz ve vegan bir güneş kremi bulamamıştım, ama cam şişe dışındaki özellikler benim için çok daha önemli olduğu için plastik şişede üretim yapan yerli bir markadan satın almıştım ve benim için okeydi. Bu sene listemin bütün özelliklerini karşılayan bir ürün buldum ve onu satın aldım.

Herkesin öncelikleri tabii ki farklı, benim yaptıklarım doğrudur diye bir iddiam da tabii ki yok. Sadece, olayın sadece plastiklerden ve atıklardan ibaret olmadığını, türcülük yapmadan doğayı ve tüm canlıları yaşayan bir bütün olarak gözetip ekolojik yaşam yolcuğumuzda bakış açımızı daha bütüncül kılarak adımlar atmamız, yereli ve etiği odağımıza alarak dengeli bir şekilde ilerlememiz gerektiğini anlatmak istedim.


DERİN YEŞİL II

Atıksız Yaşam İçin Yerel ve Merkezi Yönetimden Taleplerimiz Var!

Ceren Özcan Tatar

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Yeni İnsan Yayınevi, Yeryüzü Derneği ve Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği Çevre Festivali’nde yaptığımız söyleşide merkezi ve yerel yönetimlere atıksız yaşama yönelik taleplerimizi dile getirdim. Aşağıda bu talepleri görebilir, farklı iletişim kanalları kullanarak belediye ve merkezi yönetime kendi talebin olarak iletebilirsin.

• Tüm belediyeler Ambalaj Atıkları Yönetmeliği ve Sıfır Atık Yönetmeliği kapsamında atık yönetim sistemlerini herkesçe erişilebilir olacak şekilde, daha fazla zaman kaybetmeden kurmalı, merkezi idare ve taşra teşkilatları da bu sistemleri düzgün şekilde denetlemeli. Bu faaliyetin kapsamı hızlı şekilde ambalaj atıklarından kompost ve dönüşmeyen atıkları kapsayacak şekilde genişletilmeli.

• Dünyayı ve dolayısıyla insanları tüketen doğrusal ekonomi sistemi yerine en acil şekilde döngüsel ekonomiye geçilmeli.

• Hayvan hakları yasası hemen çıkarılmalı; böcekten tilkiye, kuştan köpeğe, kediden ayıya, insanların  yaşam alanlarına zarar verdiği hayvanlar için canlı refahına yaraşır çözümler üretilmeli.

• Kurulu fosil yakıtlara dayalı enerji altyapısına alternatif olarak yenilenebilir enerji kaynakları tüketiciye seçenek olarak sunulmalı, tercih hakkı tanınmalı.

• Altyapıdaki kayıp kaçak oranları düşürülmeli.

• Kentlerdeki çeşmeler yeniden işler hale getirilmeli ve eksik yerlere su sebilleri koyulmalı.

• Gri su, yağmur suyu ve kentsel tarıma yönelik uygulamalar İmar Kanunu Yönetmelikleriyle Belediyeler İmar Yönetmeliklerine acilen dahil edilmeli.

• Gıda güvenliği sağlanmalı ve gıda milinin azaltılması için yerel gıda tedarik sistemleri kurulmalı.

• Kentsel tarım desteklenmeli, uygun boş araziler ranta yönelik harcanmak yerine permakültür bahçelerine dönüştürülmeli, balkon ve teras bahçeleri için toprak ve tohum dağıtımı yapılmalı, tohum takas etkinlikleri düzenlenmeli.

• Her mahalle ölçeğinde zehirsiz gıdaya ulaşabileceğimiz organik pazarlar kurulmalı, üretici ve tüketici kooperatifleri desteklenmeli.

• Atıksız yaşamı kolaylaştıracak şekilde #kahvemtermosta, kendi ambalajına indirim gibi kampanyalar teşvik edilmeli, halka bu konuda bilgi verilmeli.

• Atıksız yaşam dükkânı gibi atıksız yaşamın ihtiyaçlarına uygun ürünlerin ve dökme gıdaların hijyen koşullarına uygun şekilde satıldığı birimler kurgulanmalı.

• Milli eğitim müfredatına iklim kriziyle birlikte bireysel, gündelik yaşam pratiklerinde yapılabilecek atıksız tercihleri de eklenmeli.

• Muhtarlar ve toplum kanaat önderleri başta olmak üzere her paydaşa sorumluluk verilerek atıksız yaşam çabalarına dahil edilmeli.


YEŞİL BÜLTEN

Yerelden:

• Türkiye, Avrupa’nın Birincisi! Nehirlerden Denizlere Giden Çöplerde Bizi  Geçebilen Yok!

Kaynak: Deutsche Welle

İspanya  Cádiz Üniversitesi’nde Avrupa’da nehirlerden denizlere akan çöpleri incelemek amacıyla 42 nehirde yapılan çalışmada nehirlerden denizlere sürüklenen çöpün %16’sından Türkiye sorumlu. Bu oranla Türkiye liste başında yerini alıyor, ikinci olarak %11,3 ile İtalya, üçüncü olarak ise %8,4 oranla İngiltere geliyor. Çalışmayı yürüten Daniel González-Fernández kirliliğin büyük sebebinin plastik atıklar olduğunu belirtiyor. 

TÜİK’in çevre istatistikleri de bu sorunu doğruluyor aslında, 2018 yılında 536 ton çöp nehir, dere ve göllere dökülmüş. Üstelik bu değere katı atık depolama tesislerinden akarsulara karışan atıklar dahil bile değil.

• Binalar ve Yerleşkeler İçin Yeşil Sertifika Tebliği Yayınlandı.

2017’de yayınlanan Binalar ve Yerleşkeler için Yeşil Sertifika Yönetmeliği uyarınca 9 Haziran 2021’de Binalar ve Yerleşkeler için Yeşil Sertifika Tebliği yayınlandı. Tebliğ ile yeşil sertifika edinmeye yönelik değerlendirme, belgelendirme ve denetlenme süreçlerine ilişkin ilkeler yer alıyor. Tebliğe göre yapılar ve yerleşkeler geçer, iyi, çok iyi ve ulusal üstünlük sınıflarında sertifikalandırılacak. Ayrıca Yeşil Sertifika Uzmanları için de mesleki kriterler ve açılacak eğitimlere ilişkin ilkeler yer alıyor. 

• Ankara Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin Dizelden Elektrikliye Dönüştürülmüş İlk Otobüsünü Üretmeye Başladı

Kaynak: NTV

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), Avrupa Birliği’nin şehir içi dizel toplu taşımayı 2025 yılına kadar kaldırma kararına uyumlu olarak elindeki eski dizel otobüsleri yenileyerek %100 elektrikli otobüslere dönüştürdü. Sanayi Bakanlığı’ndan onay alınabilirse bu uygulamayı tüm eski otobüslerde hayata geçirmeyi planlayan ABB, bu dönüşüm projesi ile eski otobüslerin ömürlerini bir 15 yıl daha uzattı. Bu çalışma ile hem yeni otobüsler için kaynak harcamanın önüne geçiliyor hem de fosil yakıtlara olan bağımlılığı, en azından gelecek için, ortadan kaldırıyor. Dönüştürülen otobüslerin teknik özellikleri ise şöyle; tam şarjı 3 saat sürüyor ve bu şarj ile 400 km yol kat edebiliyor, yani bir günden uzun bir sefer yapabiliyor. Yeni alınacak bir elektrikli otobüsün ⅓’ü maliyetine dönüştürülen otobüs kendini 3,5 yılda amorti edebiliyor.

Dünyadan

• NOAA’ya Göre Atmosferdeki Karbondioksit Seviyesi Rekor Düzeyde.

Kaynak: İklimHaber

Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin (NOAA) California San Diego Üniversitesi’yle yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre, atmosferdeki karbondioksit seviyesi ölçülmeye başlanan 1958 yılından bu yana en yüksek seviyesine, 419 ppm’e ulaştı. İklim değişikliğinin en önemli itici kuvvetlerinden biri olan karbondioksit oranı 4 milyon yıl önce bu seviyelerdeydi ve o dönemde deniz seviyeleri bundan 24 metre daha yüksekti, ortalama sıcaklık ise Sanayi Devrimi öncesi dönemden 13 derece daha azdı. 

• FAO Küresel Gıda İthalatı Maliyetinin 1,7 milyar Dolara Çıkarak Rekor Kırması Konusunda Endişeli.

Önceki bültende iklim krizinin tarımı dolayısıyla gıdayı nasıl riske attığını konuşmuştuk. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yakın zamanda bu yazımızı doğrulayan bir açıklamada bulundu. Yılda 2 kere yayınlanan Gıda Görünüm Raporu’na göre dünya gıda ithalatının maliyeti pandemi ve iklim krizi etkileriyle %12 artarak 1,71 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Aynı rakam 2020 için 1,53 trilyon olarak açıklanmıştı. FAO’ya göre , pandemi döneminde gıdaya olan talebin artması ancak üretimin çevresel sorunlar nedeniyle kısıtlı kalması, hatta azalması nedeniyle özellikle daha az gelişmiş ülkeler gıda konusunda ithalata daha fazla bağımlı hale geleceği öngörülüyor.

• İsviçre’de Pestisit Yasağı ReferandumuTeklif Kabul Edilseydi Avrupa’da İlk Defa Tarım Zehiri Kullanımı Yasaklanacaktı.

Kaynak: Yeşil Gazete

İsviçre tarım sektöründe sentetik tarım zehirlerinin kullanımını halka sormaya karar vermiş, geçtiğimiz günlerde referandum düzenlemişti. Tasarının kabul edilmesi durumunda İsviçre, pestisiti tamamen yasaklayan ilk Avrupa ülkesi olacaktı. Çevre konusunda endişe taşıyanların desteklediği tasarıya, İsviçreli çiftçiler mahsül veriminin düşeceği endişesiyle karşı çıkıyordu. Öte yandan 13 Haziran Pazar günü yapılan referandumda sentetik tarım zehri yasağına halkın %60.6’sı hayır diyerek karşı çıktı. 


GREENVİBES ÖNERİYOR

Bu bültenle birlikte sen de hayatında bazı ekolojik değişimler yapmak istemez misin? Bu bölümde sana bazı önerilerde bulunacağız, umarız sana da ilham oluruz.

Bu içtiğin sallama çayların içinde plastik olduğunu biliyor muydun? Çay içerken de aslında mikroplastikleri bir güzel yuttuğunu…

Ayrıca çayın kendisi, içinde bulunduğu poşet, ip sap, ucundaki kâğıt, sarılı olduğu kâğıt ambalaj, kutusu, kutusunun üzerinde jelatin derken küçük olsa da en fazla atık çıkaran ürün diyebiliriz.

Bunlar yerine güvenilir aktarlardan kendi toz çayını alıp onları pamuklu kumaştan dikilmiş çay keseleri veya metal çay demleme aparatlarıyla atıksız ve zehirsiz bir şekilde demleyebilirsin!

Marketlerde satılan kimyasal temizleyicilerin çoğunun içeriği üç aşağı beş yukarı aynı, zararları da öyle! Mutfak, banyo, yüzey temizleyici fark etmez… Yüzey temizleme söz konusu olduğunda en çok tercih edilen ürünlerden biri de yüzey ovma kremleri (cifler). Bu kremi evde kolayca yapabileceğini bilsen yine de marketteki zehirli olanı alır mıydın? Bence almazdın, hele de ne kadar işe yaradığını görünce :).

Yüzey Ovma Kremi

  • 1/2 su bardağı arap sabunu
  • 1 yemek kaşığı karbonat
  • 5-7 damla limon uçucu yağı (opsiyonel)

Malzemeleri iyice karıştırıp krem-macun kıvamına getir. Temizlemek istediğin yüzeye birazcık koyup kabak lifiyle ovman yeterlidir. Kapalı bir kavanozda bir süre dayanacak olsa da ihtiyacın kadar yapmak daha sağlıklı olabilir.


BİZİ TAKİP EDİN 🌿

Bu ve benzeri sürdürülebilir, ekolojik ve atıksız yaşam ipuçları ve haberlerine güncel bir şekilde ulaşmak için Greenvibes’ıNil’i ve Ceren’i Instagram üzerinden takip edebilirsiniz. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: