Kentsel Ekosistem Servisleri de neymiş? & Fridays for Future Türkiye İlkim Aktivizmi Röportajı
Bu haftanın Greenvibes bültenine hoş geldin. Yeşil Ajans’ta yerelden ve dünyadan ekolojik haberlere biraz değinip Derin Yeşil bölümümüzde kentsel ekosistem servislerini ve bu konuda neler yapabileceğimizi konuştuk. Ayrıca Fridays for Future ile minik bir röportaj yaptık..
Greenvibe’ının bol olduğu, keyifli okumalar dileriz.
DERİN YEŞİL
Kentsel Ekosistem Servisi mi Olur?
Kentlerin daha sürdürülebilir ve yaşanabilir olmasında doğadan nasıl yararlanabiliriz?
Ceren Özcan Tatar
Sürdürülebilir kentler, ekosistem servisleri gibi konularla ilgilenenleriniz varsa kentsel ekosistem sistemleri kavramını muhtemelen duymuşsunuzdur. Ama ilk defa duyanlar varsa, içinizden kentsel olup bir de ekosistem servisi mi olur diye sorgulayabilirsiniz. Ama olabilir. Bugün bu kavrama biraz bakacağız.
Ekosistem servisleri, dünya üzerindeki doğal-yapay ekosistemlerin canlılara sağladığı hizmetleri ve ürünleri tanımlıyor. Dünyanın, doğanın nimetleri olarak da söyleyebiliriz. Constanza ve arkadaşlarının 1997’de Nature dergisinde yayımladığı çalışmalarına göre bir milyardan fazla insanın yaşamı ekosistem servisleriyle doğrudan destekleniyor. Bu konularda bir milat olan Constanza ve arkadaşlarının çalışmasından sonra alana ilgi yıllar içinde oldukça artmış ve son 10 yılda uluslararası sözleşmelerde yer bulmaya başlamış.
Faydalandığımız ekosistemlerin sayısı, konumu, sınırları net bir şekilde belirlenemiyor, ancak 2005 yılında Binyıl Ekosistem Değerlendirmesi’nde (Millennium Ecosystem Assessment) belirli gruplara ayrılarak bir sınıflandırma yapılmış. Bunlar birazdan detaylı inceleyeceğimiz tedarik hizmetleri, düzenleyici hizmetler, kültürel hizmetler ve destek hizmetleri. Kentsel ekosistem servisleri de aslında bu dört grubun kent içinde değerlendirilmesini, kente sağladığı katkıyı ifade ediyor. Kentsel ekosistem servislerinin çoğaltılması, kentlerin iklim krizinin etkilerine karşı dayanıklılığının artırılmasını sağlıyor, ayrıca doğanın bir parçası olan insanın da yaşam kalitesini yükseltiyor.
Günümüzde kentli nüfusun dünya nüfusuna oranı %45, Türkiye’de ise %25. Ancak dünya yüzölçümünün yalnızca %2’si kentlerle kaplı. Yani küçücük bir alanda yaşayan bir sürü insan su, elektrik, temiz hava, internet, gıda, tekstil vb. ihtiyaçlarını karşılamak için kırsal alanlara ve kent dışı kaynaklara bağımlı. Ancak dünyamız artık kentlerde yaşayan bu insanların ihtiyaçlarını, kendini ve dolayısıyla sonraki nesilleri koruyacak şekilde karşılayamıyor, bunu en çok da iklim krizinin etkilerinde görebiliyoruz. İklim krizinden en çok etkilenen yerler ise yine kentler oluyor. Bu kapsamda, son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri kentsel dayanıklılık. Kentsel dayanıklılık, kentlerin yeni bir sistemle yeniden düzenlenmeden önce değişime dayanabilme yetisi olarak tanımlanıyor. Tüm tedarik zinciri, sosyo-ekonomik yapı, kurumsal yapılanma, kent peyzajı ve ekosistemlerin kesişim noktasında yer alıyor. Biz ise, bugün, bunların içinden yalnızca kentsel ekosistem servislerini inceleyeceğiz. Çünkü kentsel ekosistem servisleri, kentlerin doğaya verdikleri zararları, yani dolaylı olarak kendine verdiği zararları ve dayanılması gereken olumsuz koşulları iyileştirecek adımları barındırıyor.
Kentsel ekosistem servisleri doğal, ekolojik altyapı kadar yapılı çevreyi de içinde barındırıyor. Ekolojik altyapı yapıdan sokağa, mahalleden bölgeye farklı ölçeklerde yapılı çevreye su ve gıda gibi ekosistem servislerini sağlayan alanlar olarak tanımlanabilir. Bunların içine yapay ve doğal tüm yeşil ve mavi alanlar dahil aslında; parklar, mezarlıklar, bahçeler ve avlular, boş arsalar, kent ormanları, tek başına bir ağaç, yeşil çatılar, sulak alanlar, akarsular, göller ve barajlar giriyor. Kent içi ve kent sınırında olan bu alanların aslında belli bir sınırını çizmek mümkün değil. Çünkü kentlerin ürün ve enerji akışını sağladığı etki alanları çok geniş coğrafyalara yayılabiliyor. Yukarıda değindiğimiz ekosistem servisleri kentlerle girdikleri etkileşime göre tanımlanabiliyor.
Tedarik hizmetleri genetik kaynaklar, gıda, tekstil, temiz su, enerji ve odun gibi ekosistemlerin sağladığı tüm ürünleri kapsar. Düzenleyici hizmetler iklimin ve suyun düzenlenmesi, insan hastalıklarına müdahale gibi ekosistem tarafından düzenlenen hizmetleri; kültürel hizmetler ruhsal gelişme, davranışsal gelişme, rekreasyon, estetik deneyim gibi insanların maddi olmayan faydalarını kapsarken destek hizmetleri (habitat hizmetleri diye de geçiyor) ekosistemin geri kalanı için üretilenleri kapsar; biyokütle üretimi, gıda döngüsü, su döngüsü, farklı türler için habitat oluşturma, evrim ve genetik havuzların korunması gibi.

Şimdi bu ekosistem hizmetlerini kentlerde nasıl karşılayabiliriz, biraz buna bakalım. Tedarik hizmetleri bizim için yaşamsal öneme sahip; gıdamız, suyumuz, enerjimiz tedarik servisleri ile sağlanıyor. Bu nedenle gıdamızla başlayabiliriz. Kentte gıda üretimi kent çeperlerinde, çatılarda, balkonlarda, arka bahçelerde ve kent bostanlarında yapılabilir. Coğrafi koşullara bağlı olarak artı ürün elde edilip bunun paylaşılması bile mümkün. Kentte gıda üretimi iklimsel, ekonomik ve politik kriz zamanlarda kentlerin gıda güvenliğinde önemli rol oynayabilir. Örneğin Havana’da 1996 yılında kentsel gıda üretimiyle 8500 ton tarım ürünü, 7,5 milyon yumurta ve 3650 ton et üretimi yapılmış. 2000 yılında yapılan bir başka çalışmaya göre se Darüssalem’in sebzelerinin %90’ı, Dakar’ın ise %60’ı kentte üretilmiş ürünlerden karşılanıyormuş. Uzak Doğu’da ise kentlerde pirinç üretimi, ihtiyacın Phnom Penh’de %7’sini, Hanoi’de %58’ini, Vientiane’de ise %100’ünü karşılayabiliyormuş. Yani, herkes balkonunda, bahçesinde, parkında bir şeyler üretince, gerçekten kentin gıda ihtiyacı karşılanabiliyor.
Su tedariği için kentsel ölçekte yağmur suyunun kanalizasyona değil, toprağa ulaşabilmesi için yeşil koridorların artırılması gerekir. Yeşil koridorlar deyince aklınıza üstünde beton yürüme yolları ve birkaç cılız ağaç dikili parklar gelmesin. Onlar da yeşil koridorların bir parçası olmakla birlikte kent ormanları, bitki kaplı, toprak zeminli her alan kentte su havzası olabilecek alanlardır. Örneğin New York içinde bulunan yeşil alanlar yaklaşık 9 milyon insana her gün 5 milyon ton su sağlamaktadır. Öte yandan, İstanbul’daki Ömerli Havzası ise megakentteki 20 milyona yakın insana su sağlayan en önemli 7 havzadan biriyken betonlaşmanın etkisiyle su kalitesi, miktarı ve biyoçeşitlilik konularında ciddi baskı altına girmiş durumda.

Düzenleme hizmetleri de insan yaşamının sağlıklı ve konforlu olmasını sağlıyor, bu açıdan kentlerde sağlanabilmesi çok önemli. Kentlerde yaşanan ısı artışlarının düzenlenmesinde ekosistem servislerinden faydalanabiliriz. Su yüzeylerinin artırılması ısının absorbe edilip havanın nemlendirilmesini, sokaklarda ağaçların, yeşilin artırılması ise gölgelerin çoğalıp ısının azalmasını sağlayabilir. 2015 yılında Fransa’da meydana gelen sıcak hava dalgasında 15 bin kişinin hayatını kaybettiğini düşünecek olursak, kentlerde ısının düşürülmesi toplum sağlığı açısından gerçekten çok önemli. Bir diğer düzenleme hizmeti ise gürültü azaltımı. Trafik, inşaat ve diğer insan aktiviteleri kentlerde ciddi gürültü kirliliğine sebep oluyor, insanlarda stres sebebiyle farklı sağlık sorunlarına yol açıyor. Kentsel toprak ve bitkiler sesin emilmesini, dağıtılmasını, yansıtılmasını sağlayarak bu kirliliğin azalmasını sağlayabilir. Sık ağaç sıraları, çalı çitler ile oluşturulan bitki bantları gürültüyü emebilir. Gürültüden daha önemli olan hava kirliliği için de yine ekosistem servislerinden yararlanabiliriz. Sanayi, ulaşım, evsel ısınma ve kentsel atık sebebiyle hava kalitesi insan yaşamını ve çevre kalitesini ciddi biçimde etkilemektedir. Hava kirliliği birçok solunum ve kardiyovasküler hastalıkların altında yatan bir sorun. Yine ağaçlandırma ve bitki artışıyla atmosferdeki kirletici hava gazlarının emilimi sağlanabilir. Her dem yeşil ağaçlar gibi hava kalitesini iyileştiren bitkilerin kentsel yeşil alanlarda, sokak ağaçlandırmada tercih edilmesi, insan sağlığını olumlu yönde etkileyecektir.
Düzenleme hizmetlerinden bir diğeri iklimsel anomalilerin düzenlenmesi. İklim krizinin etkisiyle kentlerde yaşanan olağan dışı hava olayları arttı: ani dolu yağışları, sele sebep olacak yağmurlar, sıcak hava dalgaları kum fırtınaları… Özellikle kıyı alanlarında daha çok hissedilir şeyler oluyor. Mangrov ormanları, deltalar ve mercan resifleri kıyı yerleşimleri için birer tampon görevi görür. Fırtınaları, sıcaklık dalgalarını, selleri, kasırgaları ve tsunamileri emebilir. Bitkiler aynı zamanda toprağın bir arada durmasını sağlayarak toprak kaymasına engel olur. Ayrıca küresel iklimin düzenlenmesinde de çok etkilidir kentsel ekosistem servislerinin kurgulanması. Kentlerde bulunan çok fazla yapay yüzey, yüksek fosil yakıt tüketimi iklim değişikliğinin etkilerini güçlendiriyor. Ama daha önce de değindiğimiz gibi kentsel yeşil alanlar ve ağaçlar havanın filtrelenmesini, sıcaklığın düşürülmesini, karbonun toprağa gömülmesini sağlar. Böylece kentlerin küresel iklim krizine kattığı zararlar azalabilir. Atıklara yönelik çözümlerde de ekosistem servislerinden faydalanabiliriz. Organik atıkların kompostlaştırılması, daha sonra bu kompostun kentsel yeşil alanlarda gıda üretiminde kullanılması, topraktan aldığımızı kendi gıda güvenliğimiz ve sağlığımız için tekrar tekrar kullanabilmemizi sağlayacaktır. Son olarak kentte bitkilerin artırılması, kentte yaşayan böcekler ve hayvanlar için yaşam alanı sunacaktır, bu da tozlaşmayı sağlaması, tohumun dağılması ve biyoçeşitliliğin artması açısından çok etkili olacaktır.
Kültürel hizmetler yaşamsal olmasa da hayatlarımızda önemli yere sahiptir. Kentsel yaşamın yarattığı stresin atılması; görsel, zihinsel, bedensel ve ruhsal olarak kendimizi geliştirebilmemiz için kentsel ekosistem servisleri kullanılabilir. Bol hareket ve rahatlama imkânı sunan parklar, ormanlar, göller ve akarsu çevreleri oldukça verimlidir. Farklı canlılarla bir araya gelebilmek merak duygumuzu tatmin ederken, doğanın kendiliğinden geliştirdiği estetiğin takdiri, görsel olarak kendimizi geliştirmemizi sağlayacaktır. Hastanelerin yeşile bakan odalarındaki hastaların daha hızlı iyileşmesi gibi etkileri bile olacaktır. Ayrıca toprakla temas kurmak, çevre bilincinin gelişmesini sağlayacak, doğanın döngülerini öğrenmemize ön ayak olacaktır. Bunların yanında, kentsel yeşil alanlarda insanların bir araya gelmesiyle sosyal birleşme, ilgi alanlarının paylaşımı ve komşuluk ilişkilerinin gelişmesi sağlanacaktır.
Destek ya da habitat hizmetleri ise bütün bunların bir arada diğer canlılara da sunulabildiği bir hizmet aslında; insana değil, tüm doğaya desteği amaçlar. Birçok kuş, böcek, sürüngen ve bitki türüne ev sahipliği yapacak kentsel yeşil alanlar, ekosistemin sürekliliğini sağlayacak alanlardır.

Kent içinde bile, yine çözüm doğada gördüğünüz gibi. Kentlerde doğayı dışladıkça hem dünyaya zarar veriyoruz hem de kendi canımıza kastediyoruz. Öte yandan, uygun kent planlama kararları ve bireysel seçimlerle doğayı kente katmak, ondan faydalanmak mümkün. Bireysel olarak kent bahçelerinin kurgulanması, yağmur suyu, gri su sistemlerinin kurulması, kentteki boş ve atıl arazilerin ağaçlandırılması gibi çalışmalarla kentsel ekosistem servislerini destekleyebiliriz. Ayrıca yerel yönetimlerin planlama çalışmaları sırasında yaptığı katılım toplantılarında ve kent konseylerinde aktif rol oynayarak kentlerimizin daha yeşil, daha doğal olmasını da talep edip sağlayabiliriz.
Çözüm hem doğada, hep yeşilde. O yüzden doğa dostunuz, greenvibe’ınız bol olsun!
YEŞİL AJANS
• TÜRKİYE 2020’DE AVRUPA’DAN EN ÇOK PLASTİK ATIK ALAN ÜLKE OLDU

Eurostat verileri doğrultusunda Greenpeace Akdeniz’in açıklamalarına göre Türkiye’ye Avrupa ülkelerinden gelen plastik atık miktarı 2004 yılından bu yana 196 kat, son yılda ise %13 arttı. Çin, Malezya, Vietnam ve Tayland’ın plastik atık ithalatına kısıtlama getirmesiyle yeni atık ülkesi olarak görülen Türkiye, 2020 yılında 656.960 ton plastik atık ithal etti. Bu rakam günde 241 kamyon dolusu plastik atığın ülkemize gelmesiyle eşdeğer.
Türkiye’ye en çok plastik atık gönderen ülkeler ise şöyle: İngiltere (209.642 ton), Belçika (137.071 ton), Almanya (136.083 ton), Hollanda (49.496 ton), Slovenya (24.884 ton).
Eğer siz de “Türkiye Plastik Çöplüğü Olmasın” diyorsanız, Greenpeace’in imza kampanyasına buradan destek verebilirsiniz.
• AĞAÇLAR NE İÇİN KESİLİYOR? YİNE NERESİ TALAN EDİLİYOR?

1) Ordu’nun Fatsa ilçesinde bulunan Çerkezler Tepesi’nde, 99 dönümlük alanda “lokanta, kafe, bungalov evler ve yürüyüş yolu” yapma gerekçesiyle ağaç kesimine başlandı. Ordu Çevre Derneği, projenin detaylarına dair resmi bir bilgi olmadığını, sokağa çıkma yasağı esnasında kesimlerin yapıldığı belirtti.
2) Universal Wind Enerji Üretimi AŞ, İstanbul Çatalca’daki Çilingöz Tabiat Parkı’nda 44 temel üzerine rüzgâr santrali kurmak için izin aldı ve ilk türbinin kazısı yapıldı. Bu sefer de Istranca’da 1 milyon 500 bin metrekarelik alandaki ağaçlar RES için talan ediliyor.
İmza kampanyasına buradan destek olabilirsiniz.
3) Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencere Vadisi’nde Cengiz İnşaat tarafından yapılmak istenen taş ocağı için ağaç kesimine geçen hafta başlandı. Köye çıkan yollarda jandarma arabası bekliyor, askerler kimlik kontrolü yapıyor. Bölge halkı direnmeye devam ediyor. Bölge sakinlerinden Songül Baş durumu şu sözleriyle değerlendiriyor: “Burası bizim yaşadığımız vadi. Eğer biz bir kestane ağacı kesseydik bizi hapse atarlardı ancak Cengiz geldi kesti. Biz büyüttük, o deviriyor. Devlete boynumuz kıldan ince ama askeri dikti karşımıza. Şimdi ne yapacağız?”
4) Öte yandan da doğa harikası olan Saros Körfezi talan ediliyor. FSRU Liman ve Boru Hattı Projesi kapsamında BOTAŞ tarafından ağaçlar kesiliyor, tarım arazileri yok ediliyor, deniz dolduruluyor. Keşan Kent Konseyi ve Saros Gönüllüleri Dayanışması yaptıkları açıklamada buna son verilmesi gerektiğini savundu: “Saros FSRU çalışmasının haksızlığı kesindir. BOTAŞ bir kamu kurumu olarak 4 ayrı mahkeme bilirkişi raporuna uymak zorundadır. Kamu kurumları Anayasa’daki hukukun üstünlüğüne itaat etmek zorundadır. BOTAŞ şirketi hiçbir hukuksal uyarıyı, bilimsel raporları dikkate almayıp Saros Körfezi’ni yok etmeye devam ederek suç işliyor.”
• İKLİM KRİZİ ZİRVESİ’NDE TÜRKİYE
İklim Krizi Zirvesi’nde, orman alanları ve ağaç servetini çoğaltmak, biyoçeşitliliği geliştirmek ve çevreyi korumak ciddi yatırımlar yapıldığından, son 18 yılda orman varlığımızı 20,8 milyon hektardan 23 milyon hektara çıkardığımızdan bahseden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İklim değişikliği ile mücadelede yol haritamızı teşkil eden Ulusal İklim Değişikliği Strateji ve Eylem Planı ile iklim değişikliği uyum strateji ve eylem planını 2030 ve 2050 hedefleri doğrultusunda güncelliyoruz. 2015 yılında sunduğumuz ulusal katkı beyanı çerçevesinde 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarında yüzde 21’e varan azalma bekliyoruz,” ifadelerini kullandı.
• BİR ÜLKE DAHA TEK KULLANIMLIK PLASTİKLERİ YASAKLIYOR

Avustralya Hükümeti, plastik atık miktarını azaltmak için 2025 yılına kadar tek kullanımlık plastikleri kademeli olarak yasaklayacağını duyurdu. Bu yasaklar, 8 tür “sıkıntı yaratan ve gereksiz” plastikleri kapsayacak: ince plastik poşetler, üzerinde yanıltıcı bir şekilde “çözünebilir” etiketi olan plastikler, plastik çatal bıçaklar ve karıştırıcılar, pipetler, strafor yemek kapları ve ambalajlar, kişisel bakım ürünlerindeki mikrobead’ler.
Türkiye’de de yasaklanmasını istiyorsan Greenpeace’in imza kampanyasına buradan destek olabilirsin.
• PLASTİK KULLANIMI KÜRESEL ISINMAYA KATKI SAĞLIYOR

Yapılan araştırmalara göre, 2030 yılına kadar plastiklerin yaşam döngüsünden kaynaklı açığa çıkan sera gazı emisyonu yıllık 1,34 milyar tona ulaştı. Bu rakam, 295’ten fazla 50 megavat gücündeki kömür santralinin emisyonuna eş değer.
YEŞİL SOHBETLER

Fridays for Future Türkiye ekibi ile iklim aktivisitliği üzerine sohbet ettik.
İstediğimiz geleceği biz kuracağız ama çok geç olmadan başlamamız gerekiyor.
Öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sizleri, yaptıklarınızı gördükçe biz daha da fazla umutlanıyoruz.
1) Fridays for Future nasıl başladı, Türkiye ekibi nasıl kuruldu?
Fridays For Future Greta’nın 2018 yılında başladığı İsveç Parlemento Binası önündeki grevlerinden evrilmiş bir harekettir. Greta ile başlayan bu hareket farklı ülkelerde ortaya çıkmasını sağlayan da o ülkenin İklim aktivisti gençleridir. Türkiye’ye de Fridays For Future’u getiren belli bir kimse yoktur. Bir grup gencin grevlerine katılan aktivist sayısı büyüdükçe Fridays For Future Türkiye de gelişmiştir.
2) Gençlerin isteği nedir?
Nefes alabileceğimiz bir gelecek istiyoruz. Bunun için de karar alıcıların İklim acil durumu ile yüzleşip aksiyon almaları gerekiyor. Biz gençlerin de isteği de budur.
3) Sizce iklim aktivistliği ne anlama geliyor?
İklim aktivisti günümüzde kullanılmaya ve daha çok duyulmaya başlanan bir kavram. İklim aktivisti; İklim krizine karşı sesini yükseltmek ve geleceğini kurtarmak için bu konuya dikkat çeken kişidir.
4) Şu an Türkiye’de kaç tane iklim aktivisti var? Kaç şehirde aktifsiniz?
Sayamayacağımız kadar çok İklim aktivisti var ülkemizde. Ancak şunu da belirtmek isteriz ki; İklim aktivistleri sadece sosyal medyada paylaşım yapan kişilerden ibaret değil; sosyal medyada paylaşım yapmadan İklim krizine karşı mücadele eden sayamayacağımız kadar çok fazla aktivist var… Bizim gruplarımızda ise 200’ü aşkın İklim aktivisti bulunuyor. Aktif olduğumuz şehirler ise 20’den fazla.
5) Bu konulara yönelik farkındalığınız nasıl başladı?
Biz büyük bir aktivist grubu olduğumuz için bu soru herkese göre değişebilir. Ancak oluşumumuz Fridays For Future Türkiye için küresel İklim grevlerini görerek ve ülkemizde yapmaya başlayarak farkındalığımız, merakımız ve fikirlerimiz arttı.
6) Çevrenizden ve ailenizden gelen tepkiler ne yönde?
Yine önceki soru gibi herkesin cevabı değişken olabilir ancak biz sokaklarda grev yaparken aldığımız tepkiler bizi genelde şaşırtıyor. İnsanlar merak etmeye, ilgilenmeye başlıyor ve çevremizdeki kişiler de Fridays For Future’a katılmak için istekli oluyorlar. Maalesef ki bu herkes için geçerli olmayabilir; bazı arkadaşlarımız çevresinden negatif tepki alıyor olabilirler. Onlar için söylemek istediğimiz şey; yalnız olmadıkları ve cesaretleri ile bize ilham verdikleridir.
7) Gündelik yaşantınızda da ekolojik bir yaşam sürmeye özen gösteriyor musunuz? Bununla ilgili kurallarınız var mı?
Fridays For Future Türkiye savunduğu fikirlerin arkasında durmaya özen gösterir. Bu nedenle yaşantımızda ekolojik kararlar almaya çalışıyor, plastik ve diğer atıklarımızı en aza indirmek için yeni yollar deniyoruz (kompost vb.) ve aynı zamanda yaptığımız canlı yayınlarla, bilgilendirici paylaşımlarımızla, yerellerin yaptığı etkinliklerle (vegan piknik gibi) öğrendiklerimizi de paylaşmaya çalışıyoruz.
8) Ekofobi diye bir gerçek var. Siz endişelerinizi nasıl gideriyorsunuz? Korkuyor musunuz? Yoksa umutlu musunuz? Bazen bırakmayı düşündüğünüz anlar oluyor mu?
Aslında çoğumuz geleceğimizin yok olmasından korktuğu için bu konuda seslerini duyurmaya başlıyor. Endişelerimizi giderme yolumuz Fridays For Future Türkiye içindeki (ya da dışındaki) arkadaşlarımızla çeşitli etkinlikler yapmak; pankart atölyesi, sohbetler gibi. Geçmişte kendi içimizde karışıklıklar ve bölünmeler yaşamış olsak da asla grev yapmaktan vazgeçmedik, karar alıcılar sesimizi duyana kadar da vazgeçmeyeceğiz.
9) 10 yıl sonraki gezegeni nasıl görüyorsunuz? Ya da görmek istersiniz?
Gezegenimizin gelecekteki halini şu anki kararlarımız belirleyecek. Yani biz bilimi dinlememekte, gerçeği görmemekte ısrar edersek maalesef ki çok iç açıcı bir geleceğimiz olmayacak gibi görünüyor. Buna rağmen biz hâlâ bir umudun olduğunu düşünüyoruz. Gelecekte gezegenimizin hâlâ yaşanabilecek bir yer olmasını istiyorsak şu an aksiyon almalıyız. İstediğimiz geleceği biz kuracağız ama çok geç olmadan başlamamız gerekiyor.
10) FFF Türkiye’ye dahil olmak isteyen gençler nasıl bir yol izlemeli?
Fridays For Future Türkiye’ye dahil olmak isteyenler İnstagram profilimizdeki formu doldurarak bize katılabilirler. Şunu da belirtelim ki formu dolduran herkesi alıyoruz, form bir seçim yolu değildir. Herkes için güvenli bir iletişim ortamı yaratmak istediğimizden dolayı bu form ile size davet gönderiyoruz. Hâlâ çok geç değil, siz de geleceğimizi kurtarmak için harekete geçebilirsiniz !
BİZİ TAKİP EDİN 🌿
Bu ve benzeri sürdürülebilir, ekolojik ve atıksız yaşam ipuçları ve haberlerine güncel bir şekilde ulaşmak için Greenvibes’ı, Nil’i ve Ceren’i Instagram üzerinden takip edebilirsiniz.