Greenvibes Ekolojik

Doğa Dostunuz Olsun

Bülten Gündemi: Yağmur Suyu Sistemleri, Çevre Ajansı, Sıfır Atık Kitapları

Bu hafta yağmur suyu sistemlerinden, atıksız yaşamla ilgili kitaplardan ve Çevre Ajansı’ndan bahsediyoruz.

Bu haftanın Greenvibes bültenine hoş geldin. Yeşil Ajans’ta yerelden ve dünyadan ekolojik haberlere biraz değinip Derin Yeşil’de yağmur suyu sistemlerinden bahsettik. Ardından, Yeşil Sohbetler’de çevre mühendisi ve atık yönetim uzmanı İlkim Yiğit ile Çevre Ajansı hakkında konuştuk. Her bültende yapmayı planladığımız Greenvibes Öneriyor’da seninle ekolojik yaşama dair minik ipuçları paylaştık: biri değişim önerisi, diğeri ise evde kolaylıkla yapabileceğin bulaşık deterjanı tarifi. Son olarak Yeşil Kütüphane köşesinde ise Sıfır Atık Ev ve Sıfır Atık için 101 Yol isimli kitaplarını birlikte ele aldık.

Greenvibe’ının bol olduğu, keyifli okumalar dileriz.


YEŞİL AJANS

YERELDEN

• İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Yeşil Şehir Eylem Planı ve İzmir Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı’nı tamamlayarak su, biyolojik çeşitlilik, hava, toprak, iklim değişikliği, sera gazı azaltımı gibi konulara yönelik 2030 yılına kadarki eylem planlarını belirledi.

Bu iki plan ile arazi kullanımı, atık yönetimi, binalar, çevre ve biyolojik çeşitlilik, enerji, halk sağlığı, sivil savunma ve acil durum, su yönetimi, tarım ve ormancılık, turizm ve ulaşım sektörleri gibi konulara yönelik 61 maddelik bir yol haritası çizdi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, eylem planlarına yönelik “İklim krizinin etkilerinin, doğa felaketleri ve afetlerin bize uzak olmadığını yaşayarak gördük. Bu nedenle İzmir’i doğa ile daha uyumlu ve dirençli bir kent haline getirmemiz gerekiyor,” diyerek iklim krizinin etkilerine dikkat çekti.

2019 yılında sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar % 40 oranında azaltılması taahhüdü veren İzmir Büyükşehir Belediyesi, sözünü eyleme dökerek yenilenebilir enerji yatırımları, ulaşımda raylı sistemin geliştirilmesi, bisiklet ve yaya yolları, atıktan elektrik enerjisi elde edilmesi gibi konularda çalışmalarını çoktan başlattı. Kapasitesinin yaklaşık 40 MWe’ye çıkarılması planlanan Çiğli’deki Harmandalı Düzenli Atık Depolama ve Biyogaz Tesisi, metan gazından enerji elde ederek yılda yaklaşık 110 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılıyor. Ödemiş Entegre Katı Atık Yönetim Tesisi’nde,  Bergama Katı Atık Yönetim Tesisi’nde biyometanizasyon yöntemiyle elektrik sağlanıyor ve organik atıklardan gübre elde ediliyor. Türkiye’de ilk defa 20 otobüs ile elektrikli otobüs filosuna sahip belediye, burada kullanılan elektriği ESHOT’un Gediz Atölyesi’ne kurduğu güneş santralinden üretiyor.

Kaynakça: izmir.bel.tr

• 2021’in ilk ayı, Türkiye normallerinin üzerinde seyretti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne göre ülke genelindeki ocak ayı ortalama sıcaklığı uzun süre boyunca 2,7 °C olarak gözlemlenmişken, 2021 Ocak’ı 5,4°C olarak kayıtlara geçti. 27 merkezde rekor sıcaklıklar yaşandı. Kopernik İklim Değişikliği Servisi’ne göre ise 2021 Ocak ayı, 2018 ile birlikte, dünya çapında en sıcak altıncı ocak ayı olarak kayıtlara geçti.

• Muğla’da, Sandras Dağı’nda yeni bir sümbül türü keşfedildi. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Yıldırım , Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Duman ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Eker, yaptıkları ortak araştırmalar sonucunda yeni bir tür olan Muğla Sümbülü’nü (muscari muglaensis) keşfetti.

Sandras Dağı’nın krom, magnezyum, nikel, kobalt ve demir gibi ağır metaller içeren ve bitki yetişmesi için zorlu şartlar oluşturan topraklara sahip olduğunu, buraya uyum sağlayıp türleşen bitkilerin de çoğunlukla lokal endemik türler olduğunu kaydeden Doç. Dr. Yıldırım, “Bu durum maalesef dünyada sadece bu dağda bulunan 30 kadar lokal endemik türün tükenişine neden olacak sonuçlar doğurabilir. Muğla Sümbülü de henüz keşfedilmişken yok oluşun eşiğinde olabilir. Bu alanın mutlaka bir koruma statüsü altına alınması gerekmektedir,” açıklamasını yaptı.

Doç. Dr. Hasan Yıldırım ve Doç Dr. İsmail Eker, Muğla sümbülünün yanı sıra, Amanos Dağları’nda da yeni bir tür sümbül tespit etti. Yaptıkları çalışma sonucu yeni tür olduğunu kanıtlayan ekip makalelerini Yeni Zelanda kökenli Phytotaxa Dergisi’ne gönderdi, yayımlanan makale ile literatüre kazandırılan bitkiye “Hatay sümbülü”, bilimsel olarak ise “muscari inundatum Yıldırım&Eker” adı verildi.

Kaynakça: aa.com.tr

• Duru Bulgur, tesislerinin çatılarına yerleştirdiği 8 bin güneş paneli ile yılda 3 milyon 500 bin kWh elektrik üreterek ihtiyacı olanın %30’unu güneşten karşılamaya başladı.

Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı Emin Duru, “Duru Bulgur olarak, 2020 yılında başladığımız güneş enerjisi yatırımını tamamladık. Bu yatırımla 2 bin 475 ton karbondioksit gazı salımının önüne geçerek, çevreye katkıda bulunmanın gururunu yaşıyoruz. Bu miktar 535 aracın karbondioksit salımına, 1 milyon 52 bin litre benzinin karbondioksit salımına ve yine 1 milyon 227 bin kilogram yanan kömürden çıkan karbondioksit salımına eşit,” açıklamasında bulundu.

Kaynakça: enerjigunlugu.net

• Yalova, Çiftlikköy Belediyesi, “Maviden Yeşile Sürdürülebilir Bir Geleceğe” projesiyle Sıfır Atık ödülünün sahibi oldu. Proje kapsamında kurulacak olan tam donanımlı kompost tesisinde her yıl 4.000 ton ağırlığında çıkarılan yosunlar halkın da katılımıyla kompost yapılacak. Ayrıca belediyenin hazırlayacağı geri dönüşüm kutularını muhtarlıklar aracılığıyla evlere ve esnafa ulaştırılacak. Esnaf ve hane halkından çay posası, yumurta kabukları ve yeşil pazar artıkları toplanacak ve belediye park/ bahçeleri ve gerekli duyulan yerlerde kullanılmak üzere kompost yapılacak.

Kaynakça: Geri Dönüşüm Ekonomisi dergisi

• Halihazırda 12 bin konutun elektrik ihtiyacını çöpten karşılayan Sivas Belediyesi, Katı Atık Düzenli Depolama Sahası’nda kuracakları Hollanda usulü cam serada çöplerden üretilecek enerji ile salkım domates yetiştirecek. Geçen yıl Sıfır Atık belgesini almaya hak kazanan Sivas Belediyesi, 21 ton atık yağ topladı, elektrikli scooter hizmeti sunmaya başladı, 20 bin metrekarelik bir alana Güneş Enerjisi Santrali kurmak için yapım ihalesini gerçekleştirdi.

Kaynakça: Geri Dönüşüm Ekonomisi dergisi

DÜNYADAN

• Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, Bitcoin için bir yıllık harcanan enerji miktarının, Arjantin’in, Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve Hollanda’nın tükettiği elektrikten fazla olduğu tahmin ediliyor. Araştırma, bir yılda Bitcoin için harcanan elektriğin Birleşik Krallık’taki bütün su ısıtıcılarını 27 sene boyunca çalıştırabileceğini, Cambridge Üniversitesi’nin elektrik ihtiyacını 687 sene boyunca tatmin edici seviyede karşılayabileceğini gösterirken tüm ABD’de çalışır konumda olup da kullanılmayan elektrikli aletlerin Bitcoin için gereken enerjiyi 1,8 sene sağlayabileceğini belirtiyor. Yıllık 251.376 TWh enerji tüketen ve 17. sırada olan Türkiye ile karşılaştırdığımızda 124.99 TWh enerji tüketen Bitcoin, eğer bir ülke olsaydı, dünyada en fazla elektrik tükenen 30. ülke olurdu.

Kaynakça: https://www.cbeci.org/cbeci/comparisons

• Dünya Koruma Vakfı (WWF) 2020 yılında nüfus bakımından kazanan ve kaybeden hayvan türlerini açıkladı. Avrupa Bizonu, Siyah gergedan, boz fok ve sığır türleri sayılarını ya artırmış ya da daha iyi korumuşken Avrupa hamsterı, mürekkep balığı, lemur, sivriburun camgöz köpekbalığı ve Avustralya yangınlarında zarar gören hayvanların nüfusu ciddi oranda azalmış. Çin kılıç (kürek) balığının ise soyu tükenmiş kabul ediliyor. 

Avrupa hamsterının yoğun tarım faaliyetleri nedeniyle, önlem alınmazsa 30 yıl içinde dünyadan yokl olacağı düşünülüyor. WWF’e göre Hint Okyanusunda %800 artış gösteren yasadışı mürekkep balığı avcılığı, mürekkep balıklarının soyunu tükenmeye yaklaştırırken, Kuzey Atlantik’te sivriburun camgöz köpekbalığının avlanması dünyanın en hızlı yüzen köğpekbalığı türünü tehlikeye atıyor. Lemur nüfusuna bakıldığında zaten dünyadaki hepi topu 107 lemurdan 103’ünün, Madagaskar ormanlarının tarım alanına çevrilerek yok edilmesi sebebiyle tehdit altında olduğu düşünülüyor. Avustralya’daki yangınlarda ise 60.000’i koalalar olmak üzere 3 milyar omurgalının yanarak öldüğü hesaplanıyor. 

Kaynakça: Herkese Bilim Teknoloji Dergisi

• Paris İklim Sözleşmesinin dünya liderlerine kabul ettirmeyi başaran Kosta Rika şimdi de biyoçeşitlilik kaybına odaklanıyor. Ocak ayında, Fransa, İngiltere ve ABD ile birlikte eşbaşkan olan Kosta Rika’nın öncülüğünü yaptığı 50’den fazla ülke,  Doğa ve İnsanlar İçin Yüksek Hırs Koalisyonu’nun (HAC) bir parçası olarak gezegenin topraklarının ve okyanuslarının %30’unun korunmasını taahhüt etti. Koalisyon, hedefin bu on yıl için biyolojik çeşitlilik kaybını durdurmaya yönelik uluslararası bir anlaşmanın ana hedefi haline geleceğini umuyor ve bu yıl sonunda Çin’in Kunming kentinde müzakere edilecek.

Kosta Rika Devlet Başkanı Carlos Alvarado Quesada, The Guardian‘a verdiği röportajda dev bir iklim adımının atılmasını istediklerini, biyolojik çeşitlilik kaybı ve küresel ısınmanın üstesinden gelmeye yönelik uluslararası bir anlaşma için doğru zamanın geldiğini belirtti. Kosta Rika yalnızca “sıfır karbon” hedefiyle değil, 2050 yılına kadar ülkeyi tamamen karbondan arındırmayı hedefliyor. 1990’ların öncesinde büyük oranda ormansızlaşma yaşayan ülkelerden biri olan Kosta Rika, çevre politikaları üzerine eğilerek yeniden geniş yağmur ormanları oluşturmayı başardı.

Kaynakça:https://www.theguardian.com/environment/2021/feb/22/costa-rica-carlos-alvarado-quesada-environment-policy-action-aoe

• ABD’de aşırı soğuklar karartma gecelerine sebep oluyor. Teksas gibi büyük eyaletler Arktik hava akımı nedeniyle rekor soğuklara şahit oluyor. Aşırı soğuk, kar ve buz fırtınalarıyla birleşerek milyonlarca insanın elektriksiz ve doğalgazsız, yani enerjisiz kalmasına sebep oldu.

Teksas’taki bazı yerleşimlerde sıcaklıkların Alaska’dakinden bile daha soğuk olması insanları ısınmak için daha çok elektrik kullanımına sevk etti. Havaların soğumasıyla doğalgazdan üretilen elektriğe yönelik talebin artması, zaten doğalgaz kıtlığı yüzünden üretimde sıkıntı çeken Teksas’ı elektrik kesintileriyle karanlığa gömmeye başladı. Eyalet genelinde 4 milyon kullanıcı elektriksiz kalmış durumda.

Kaynakça:https://earthobservatory.nasa.gov/images/147941/extreme-winter-weather-causes-us-blackouts


DERİN YEŞİL

Yağdığı Yerde Yakalamak: Yağmur Suyu Hasadı

Ceren Özcan Tatar

Bir önceki bültenimizde Nil’in 2020’nin hava durumunu incelediği yazısında değindiklerine ek olarak 2021 yılına da iklimsel mücadelelerle girdik. Türkiye’de barajlardaki su seviyelerinin %20’nin altına düşmesi tüm ülkede susuz kalma konusunda hafif bir panik yarattı. Hükümet de mevcut su politikalarına ek önlemler almak gerektiği konusunda uzmanlarla hemfikir olmuş olacak ki yağmur suyu hasadına yönelik olarak imar mevzuatında değişikliğe gitti. 

İklim krizinin en kısıtlayıcı etkilerinden birinin su kıtlığı olduğu ve dünyanın büyük bölümünde temiz suya erişimin en önemli problemlerden biri olarak öne çıktığı bir dönemde her bir damla önem kazanmaktadır. Bu sorun ile mücadele ederken bazı ülkeler su tüketimini minimize etme yoluna giderken bazıları su yönetim planları hazırlayıp yağmur suyu hasadı için politikalar geliştirmektedir. Yağmur suyu hasadı kısaca yağan yağmurun yağdığı yerde sarnıç, havuz, varil gibi bir depolama ortamında biriktirilmesi ve daha sonra günlük kullanımda ve sulamada kullanılması ya da toprağa yavaşça emdirilerek sel olmasının engellenmesi ve toprağın veriminin artırılması yöntemidir. Biriktirilen su, çoğunlukla kurak dönemlerde sifon, yıkama ve sulama gibi alanlarda kullanılabilir. Toprağa emdirilen su ise kışın yaşanan fazla yağışlarda toprağın geçirgenliğinin artmasını ve suyun yer altı su kaynaklarına erişmesini sağlar. Bu yöntem toprağın verimli üst katmanının erozyona uğramasını, sel ve seyelan oluşumunu da önlemektedir. 

Aslında yağmur suyu toplama sistemleri modern çağın buluşları değil. İnsanların yağmur suyundan faydalanması tarih öncesine, ateşin bulunduğu döneme dayanıyor. Tarih boyunca yaşamış toplumların mimari geleneklerine bakıldığında bunların izlerini görmek mümkün. Türkiye’de de farklı uygarlıkların su yapıları incelendiğinde yağmur suyuyla ilişkisi görülebilir. MÖ 2. yüzyılda Madra Dağı’ndan Bergama Akropolü’ne su taşıyan kemerler inşa edilmeden önce, bölgenin su ihtiyacı, yağmur suyunun depolandığı sarnıçlardan karşılanırken, MS. 2. yüzyılda Efes kentinde yapılan Trajan Çeşmesi yağmur suyu ile dolan bir sarnıçtan beslenmiştir. İstanbul’da ise Geç Roma, Erken Bizans dönemlerine ait Yerebatan, Binbirdirek, Şerefiye gibi kapalı sarnıçların yanı sıra Aspar ve Aetius gibi açık sarnıçlar, kentin su ihtiyacının yağmur suyu ile karşılanmasına yönelik görkemli kalıntılar olarak öne çıkmaktadır. 

Efes Antik Kenti Trajan Çeşmesi

Modern zamanlarda ise yağmur suyu hasadı daha çok permakültür, agroekoloji ve sürdürülebilir yaşam pratikleri alanlarında gündeme gelmektedir. Öte yandan iklim krizinin etkileri dolayısıyla Türkiye gibi su kıtlığı çeken ülkelerde yağmur suyu hasadı gün geçtikçe daha fazla konuşulmaktadır. Aslında dünyada yağmur suyu hasadı hükümet politikası bağlamında ilk olarak, Türkiye’ye göre çok daha erken dönemde, 1990’larda, ilginç şekilde, su bolluğu yaşayan Almanya’da değerlendirilmiştir. Almanya’da yağmur suyu hasadı çevre bilinci çalışmaları yapan küçük bir grubun içilebilir suyun gereksiz tüketimini azaltma girişimleri ile başlamıştır. Buna ek olarak, 1989-1999 yılları arasında Mall-Beton GmbH şirketinin okullar, araç yıkama istasyonları gibi yerlere 100.000 tane prefabrik yağmur suyu tankı inşa etmesi projesi de yağmur suyu hasadına büyük dikkat çekilmesini sağlamıştır. Bunun sonucunda Alman hükümeti yağmur suyu tahliye sistemlerini kanalizasyon sisteminden ayırıp bu sistemi kuranlara mali teşvikler uygulamaya başlamıştır. Yağmur suyu hasadına dikkat çekmek için Postdam Meydanı altyapısı yeniden düzenlenmiş, sonucunda yağmur suyunun %1’den fazlasının kanalizasyona gitmemesi sağlanmıştır. 

1990’larda Çin hükümeti ülkedeki su kaynaklarının düzensiz dağılımı sebebiyle Gansu eyaletinde her bir ailenin 2 sarnıcı olması ve her dört dönümü bu 2 sarnıçla sulamalarını belirleyen 121 projesini başlatmıştır. Projeden 1,31 milyon insan faydalanmıştır. Dünya tatlı su kaynaklarının %16’ine sahip Brezilya’da, Çin’e benzer şekilde düzensiz su kaynağı dağılımı sebebiyle büyük şehirlerde suya erişim sıkıntısı yaşamaktadır. Ülkenin Yarı-Kurak Brezilya diye anılan bölümünde 18 milyon insan su sıkıntısı çekmektedir. Bu soruna önlem olması amacıyla 2003’te Yarı-Kurak Brezilya Artikülasyonu (Articulação Semiarido Brazileiro) tarafından “Bir Milyon Sarnıç” (Programa Um Milhão de Cisternas) projesi başlatılmıştır. Projede çatıya düşen yağmur suyunu hasat etmek, depolayıp kurak dönemde kullanılmak amacıyla 1 milyon sarnıç inşa edilmesi hedeflenmiştir. 2015’te 578.336 yağmur suyu toplama sistemi inşa edilmiştir. Bunun dışında Porto Alegre, Sao Paulo ve Curitina gibi şehirlerde yağmur suyu hasat sistemi zorunlu hale getirilmiştir. Avustralya’da ise, yine 2003 yılında, Under Water for the Future İnisiyatifi ve Avustralya Hükümeti birlikte Ulusal Yağmur Suyu ve Gri Su İnisiyatifi’ni kurmuş ve ev ve işyerlerine yağmur suyu ya da gri su hasadı kuracaklara maddi yardımda bulunacaklarını açıklamıştır. Evler için 500 Avustralya doları, Sörf Kulüpleri için ise 10000 dolar destek vaat eden inisiyatif, 2015 yılında 14.000’den fazla ev ve 65’ten fazla Sörf Kulübü için ödeme yapmıştır. 

Avustralya’da yağmur suyu hasat sistemi kurulmuş bir ev

Türkiye’de ise yağmur suyu hasadına yönelik güncel çalışmalar 2010’ların ikinci yarısında yoğunlaşmaya başlamıştır. 2015 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’ne yağmur suyunun bir gölette toplanıp sulama ve kampüs temizliğinde kullanılabilmesine yönelik yağmur suyu bahçeleri ve geçirimli beton uygulaması yapılan bir proje başlatılmıştır. Çalışmada mevcut çatı sistemlerine de, yeni yapılacak yapıların çatılarına da yağmur suyu hasadı sistemi kurulması kararlaştırılmıştır. Çatıların yanında meydanlar, yollar ve asfalt yüzeylere yağan yağışın toplanması için de yeşil altyapı sistemi kurgulanmıştır. Sistem uygulanmaya başladıktan sonra kayıplarla birlikte %75 oranında verim alınabilmiştir. 

Daha kurumsal hamleler ise 2017 yılında görülmeye başlanmıştır. 23 Haziran 2017’de Resmî Gazete’de yayımlanan Yağmursuyu Toplama, Depolama ve Deşarj Sistemleri Hakkında Yönetmelik ile kentsel ölçekte yağmur suyu toplam sistemleri için düzenleme getirilmiştir. Yönetmelik ekleriyle birlikte kentsel ölçekte yağmur suyu altyapı sistemlerine dair tekrar kullanım ve geri kazanımı göz önünde bulunduran kriterleri belirlemiş, bunun yanında eklerinde, yapı ölçeğindeki yağmur suyu hasat sistemleri için de sistem tasarımının boyutlandırma, arıtma, depolama ve deşarjı için standartlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Yönetmeliğin ekinde yağmur suyu hasadı için çatı malzemeleri, günlük kullanım oranları, filtrasyon konularında kriterler geliştirilmiş ayrıca örnek yağmur suyu hasat sistemleri grafiğe dökülmüştür. Öte yandan yönetmelik 2017 de çıkmasına rağmen 2019’a kadar pratiğe dökülememiştir.

Yönetmeliğin ekinde yer alan şematik yönergelerden biri

2019 yılında WWF ve HSBC Türkiye iş birliği ile Aydın Koçarlı’nın Haydarlı köyünde kuraklığa karşı mücadelede yağmur suyunun kullanımına yönelik Büyük Menderes Havzası’nda bir sürdürülebilirlik modeli oluşturma hedefiyle “Yağmur Suyu Hasadı” projesi hayata geçirilmiştir. Projede HSBC çalışanlarından oluşan gönüllü ekip tarafından Haydarlı köyünde ilkokulun çatısına, bazı konutların bahçelerine, köyde yer alan boş alanlara ve zeytinliklere su toplama sistemleri kurulmuştur. Sistemlerin Ekim 2020’ye kadar 650 ton yağmur suyu toplaması amaçlanmıştır. Bunların yanında projenin bölgede yaşayan üreticilere ilham verecek bir çalışma olması, yöre halkının yağmur suyunu daha fazla kullanarak yer altı ve şebeke sularının kullanımını azaltması, böylece hem su kaynaklarının korunup su döngüsünün iyileştirilmesi hem de yöre halkının sosyo-ekonomik koşullarına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Yapılacak çalışmalar sonucunda yaygın kullanım teşvik edilebilirse hem toprak erozyonunun da azaltılması hem de halkın ve ekosistemin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığının artması da sağlanabilir. Kurulan sistemler ile Mart 2020’de hasat edilen su miktarı 360 tona ulaşmıştır.

Yağmur suyu hasadına yönelik bu denemelerin ardından 2019 ve 2020 yıllarında yerel yönetimler konuyu ele almış ve imar yönetmeliklerinde yağmur suyu hasadına yer vermeye başlamıştır.  2019 yılında Zonguldak Çaycuma Belediyesi küresel ısınma ve kuraklıkla mücadele için “Yağmur Suyu Toplama ve Kullanma Yönetmeliği” çıkararak taban alanı 200 m²’yi geçen yeni yapı inşaatlarında sulama ve rezervuar sistemlerinde kullanıma yönelik yağmur suyu toplama sistemi zorunlu hale getirilmiştir. Ayrıca meskûn yapılarda da kurulacak sistemlere yönelik olarak indirimli tarifeler hazırlamıştır. Teşvik amaçlı hazırlanan bu tarifelerin kötüye kullanımına engel olmak için ise yağmur suyu depolarının çıkışlarına su saatleri takılmasına ve yıllık yağmur suyu tüketim hedefi belirlenmesine karar verilmiştir. Çaycuma Belediyesi aldığı önlemler ve kararlar ile iklim dostu bir belediye olup ilçenin karbon ayak izini en düşük seviyeye çekmeyi hedeflemiştir. Yönetmelikle birlikte, belediyeden inşaat ruhsatı almış 100’ü aşkın firma, çatı oluklarını yağmur suyu toplama sistemine bağlayarak yağmur suyu hasadına başlamıştır. 

Çaycuma’da yağmur suyu hasat sistemi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise Ocak 2021’de, İmar Yönetmeliği taslağına 1000 m² üzerindeki parsellere, kamu yapılarına, alışveriş merkezlerine ve inşaat alanı 5000 m²’yi geçen ticari yapılara yağmur suyu sistemi kurma zorunluluğu getirmiştir.

Belediyelerin bu hamlelerinin ardından, 23 Ocak 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayınladığı Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 5. maddesi a bendinde 2000 m²’den büyük parsellerde yapılacak yapılarda çatı yüzeylerine düşecek yağmur suyunun toplanması, gerektiği durumlarda filtre edilerek yeniden kullanılması için projenin mekanik tesisat projesine ekleneceği belirtilmiştir. Karara göre ilgili idareler de daha küçük parseller için benzer zorunluluklar getirebilirler. Öte yandan kurulan sistemlerin kullanımının denetimi için herhangi bir kıstas geliştirilmemiştir.

Merkezi yönetim tarafından alınan bu kararın ardından İstanbul Kadıköy Belediyesi 5 Şubat 2021’de aldığı ve merkezi hükümetin çıkardığı yönetmeliğe dayandırdığı kararla ilçedeki parsellerin küçük ve nüfusun yoğun olması sebebiyle 400 m²’den büyük parsellerdeki yeni yapılara yağmur suyu toplama sistemi oluşturma, 2000 m² üzerindeki parsellere ise gri su sistemi kurulması zorunluluğunu getirdi.

Son dönemlerde yerel ve merkezi idarenin aldığı kararlar suyun döngüsü ve ekosistem açısından sevindirici olsa da yalnızca yapı ölçeğinde kalmaktadır. Öte yandan kentsel ölçekte yağmur olukları dışında, yağan yağmurun en yakın toprağa iletilmesi için yeşil altyapı sistemlerine de gerek duyulmaktadır. Yeşil altyapı sistemleri sürdürülebilir ekolojik işlev ve kültürel değerleri bütüncül olarak bir arada bulunduran sistemlerdir. Temelde geleneksel altyapı sistemlerine ek olarak doğal sistemlerden yararlanarak su kazanımının sağlanması ve fazla yüzey suyunun su baskınlarına ya da sellere yol açmayacak şekilde belirli alanlarda toplanması ya da yeraltı suyuna aktarılmasıdır. Yeşil altyapı sistemleri hem yağışın afete dönüşmesi hem de kuraklık ve susuzlukla mücadele anlamında etkin bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, her yerleşimin kendi yağmur suyu toplama sistemini kentsel ölçekte planlaması ekoloji ve sürdürülebilirlik açısından artık elzemdir. Kentsel alanlarda yapısal ve yerleşim ölçeğinde deneyimlenen bu pratikler kırsal alanda çok daha etkin biçimde uygulanabilir ve tarımsal üretimde verimli şekilde kullanılabilir. İtalya’daki yağmur suyu hasat eden su kuleleri kırsal alanda su hasadı için örnek oluşturabilir. 

İtalya’da kırsal alanda kullanılan yağmur suyu hasat sistemi

Yağmur suyu sistemlerinin kurulması gerekliliğinin yanı sıra, gezegenin su döngüsüne olan yükümüzü azaltmak için evsel kullanımda kullanılan kanalizasyon harici suların geri dönüşümü, yani gri su sistemlerinin kullanılması da bir o kadar gereklidir. Yapısal ölçekte kurgulanacak gri su sistemleri ile mutfak, banyo ve makine giderlerinden akan su, tuvalet rezervuarlarında ya da filtrelenerek sulama sistemlerinde kullanılabilir. Böylece doğaya atık olarak akıttığımız ancak kirli denemeyecek suyu yeniden kaynağa dönüştürmüş, döngüsel bir su sistemi kurgulamış oluruz. Sürdürülebilir su sistemleri; kentsel ölçekte yeşil altyapı sistemleri, yapısal ölçekte yağmur suyu hasadı sistemleri ve gri su sistemleri başlıklarında bütüncül olarak ele alındığında ekosisteme zararları azaltmakta oldukça etkili olacaktır. 

Kaynaklar

https://cleanawater.com.au/information-centre/rainwater-harvesting-solutions-which-countries-lead-the-way

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/yagmur-hasadi-ve-gri-su-kullanimiyla-sebeke-suyundan-yuzde-40-tasarruf-saglanabilir/2116208

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/06/20170623-8.htm

https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/zonguldakta-yeni-yapilara-yagmur-suyu-toplama-sistemi-zorunlu-hale-getirildi,bB799KqQ6kmZ7dxv3jvLuw/_dj5SEo22EW_WQxik-8cDA

https://www.wwf.org.tr/calismalarimiz/gida/yamur_suyu_hasad_/

https://www.wwf.org.tr/?9540/WWF-TurkiyeveHSBC-TurkiyeYamurSuyuHasad-modeliyleekolojikonarmakatksunuyor

https://www.aa.com.tr/tr/yasam/aydinda-yagmur-suyu-hasadi-basladi/1638131

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/yeni-insa-edilecek-binalara-yagmur-suyu-toplama-sistemi-kurulacak/2120327

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/istanbulda-1000-metrekareden-buyuk-yapilarda-sarnic-zorunlu-oluyor-1806274

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/01/20210123-4.htm


YEŞİL SOHBETLER

Çevre mühendisi İlkim Yiğit ile yeni kanun teklifi, Çevre Ajansı ve Depozito İade sistemi hakkında konuştuk.

Geri dönüştürülmüş veya temiz üretim yapandan az vergi alınmalı. Atıksız kargo ile ürünlerini ulaştıran firmalara bir sertifika verilip enerjide, SGK’da indirim yapılmalı.

Çevre mühendisi ve atık yönetimi uzmanı sevgili İlkim Yiğit ile yeni kanun teklifi, Çevre Ajansı ve Depozito İade sistemi hakkında konuştuk.

  • Merhaba sevgili İlkim. Öncelikle Aposto Greenvibes bültenimize hoş geldin. Senin de yakından takip ettiğin üzere 30 Aralık 2020’de, Türkiye Çevre Ajansı’nın Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulundan geçerek yasallaştı. Öncelikle hepimize hayırlı olsun diyelim:) Bu kanunla birlikte Türkiye’de ilk defa Çevre Ajansı’nın kurulacağını, bununla birlikte Depozito İade sistemine geçileceğini biliyoruz. Bunlardan kısaca bahsedebilir misin?

Merhaba, öncelikle davetiniz için teşekkür ederim. Bültenin, çevre ve atık yönetimi sektörüne yeni bir soluk getireceğine inanıyorum. Çünkü bu konulara dikkat çeken çok fazla yayın yok maalesef. Aposto Greenvibes’ın bu açığı etkin bir şekilde kapatacağını düşünüyorum. Hayırlı olsun.

Aslında, uzun süredir atık yönetimi konusunda çalışan bir çevre mühendisi olarak söyleyebilirim ki son yıllar sektörümüz açısından oldukça hareketli geçiyor. Atıklarımızın kaynağında ayrı toplanamaması, toplam geri dönüşüm ve geri kazanım oranların oldukça düşük kalması, düzenli depolama alanlarımızda yer kalmaması ve atık ithali gibi rijit ve acilen çözüm bulunması gereken sorunlar, ülkemizde karar alıcıları harekete geçirdi. 

Bu hareket 2018 yılı sonunda Çevre Kanunu değişikliği ile başlayıp -ki bu kanunu kamuoyu Poşet Kanunu olarak biliyor- sonrasında çeşitli yönetmelikler yayınlanması ve yakın zamanda da Çevre Ajansı Kanunu kurulmasına ilişkin değişiklik ile devam ediyor. 

Kanun değişikliklerine bakıldığında ise, özellikle atık yönetimine ilişkin keskin kararlar verilmiş durumda… Üreticilerden/piyasaya sürenlerden, yani aslında çevre yükümlülüğü olan firmalardan Geri Kazanım Katılım Payı alınması, içecek ambalajlarında zorunlu depozito iade sistemine geçilmesi ülkemiz için oldukça önemli kararlar…

Çevre Ajansı Kanunu ile, Geri Kazanım Katılım Payı’ndan gelen belirli bir miktar bütçe bir süreliğine Ajans’a aktarılarak atıkların daha denetimli bir şekilde yönetilmesi hedefleniyor. Yine kanun metnini incelediğimizde içecek ambalajlarında 2018 yılında çevre kanunu değişikliği ile depozito iade sistemine geçilmesi planlandığı fakat pandemi nedeniyle 1 yıl ertelendiğini, dolayısıyla bu yönetim sistemine 2022’de geçileceği ifade ediliyor. Ajans’ın da en çok depozito iade sisteminde yönetici bir pozisyon alması öngörülüyor. Daha çok devlet eliyle yönetilmesi planlanan bir sistem ile karşı karşıyayız.

  • İçecek ambalajlarımız neden bu kadar önemli?

Hem içecek ambalajı üretmek için hammadde ithalatı yapıyor, hem de içecek ambalajı atıklarımızı iyi yönetemediğimiz için de atık ithalatı yapıyoruz.  Petrol ülkesi olmamamız nedeniyle yapılan bu ithalatlar, cari açığın artmasına ve daha çok çevre kirliliğine neden oluyor. 

Ayrıca içecek ambalajlarımızın toplam ambalaj atıklarımızın hacimce %40’ını, mali değer olarak ise yaklaşık %60’ını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Depozito İade Sistemi ile artık atıklarımızın içinde ayrıştırılmış veya ayrıştırılmamış içecek ambalajı görmeyeceğimiz bir sistem öngörülüyor.

  • Peki nasıl olacak bu?

Vatandaş içecek satın alırken küçük bir depozito ödeyecek ve ambalajını iade noktasına getirdiğinde ödediği bedeli geri alacak. Eskiden süt şişelerinde, hâlâ alkollü içeceklerde uygulanan depozito iade sistemine biz olukça alışkınız aslında… Yani artık şişeyi satın almayacağız. Şişeyi ödünç alıp içindekini satın alacağız.

 Yaklaşık 60 ülke ve eyalette işe yarayan bu sistemin de genel bir adı var. Buna “Temiz ve Kapalı Döngüde Geri Dönüşüm” diyoruz. Depozito İade Sistemi atıkların yüksek kalitede geri dönüştürülebildiği en etkili çözüm. Bugün AB ülkeleri atıkların yüksek oranda temiz ve kapalı döngüde kalarak ayrı toplanmasını hedefliyor. Bu hedeflere ulaşmak için de yalnızca içecek ambalajlarında değil, farklı atık türlerinde de bu yöntem uygulanıyor. 

  • Sistemin avantajları neler?

Bu yöntem ile atık ithaline gerek kalmadan ülkemiz içinde plastik hammaddesini karşılayabilecek kaynakları daha temiz bir şekilde yönetebileceğiz. Ülkemizin bu noktada önemli bir plastik hammadde üreticisi konumunda olduğunu unutmayalım. Avrupa’ya plastik hammadde ihracatı yapan Almanya’dan sonra ikinci ülkesiyiz… Bu sektör için temiz ve kaliteli atık gerekiyor.

Bununla birlikte, belediyelerin atık toplama maliyeti düşecek. İnsanlar atıkları için kendileri harekete geçecek, zaten alışveriş yaptığı noktalara iadelerini yapacak. Dolayısıyla atık toplarken ilave bir çevre kirliliği yaratılmayacak. 

Bir de en önemlisi denizde, ormanda, piknik alanlarında, sokaklarda pet ve cam şişe görmeyeceğiz. Ülkemize hiç yakışmayan görüntüler zaten…

Uygulama aşamasında Ajans başta olmak üzere, üreticilere ve iade noktalarını yönetecek satış noktalarına çok daha fazla yük düşüyor. Yakında zamanda Çevre Bakanlığı’nın açıkladığı ambalaj atıklarının kontrolü yönetmeliği taslağına baktığımızda da, üreticiler, perakende ve ajansın görevleri belirlenmiş durumda olduğunu görüyoruz. 2022 yılında bizi yeni bir atık yönetimi bekliyor diyebiliriz.

  • Kanun başka hangi değişiklikleri içeriyor?

Çevrenin korunmasına yönelik toplumsal duyarlılık ve farkındalık oluşturma misyonu bulunan Türkiye Çevre Ajansı’nın sıfır atık uygulamalarının yaygınlaştırılması için çalışmalar yürütüp ilgili paydaşlara destek vererek Sıfır Atık Projesi’ne önemli katkı sağlayacağı belirtiliyor.

Çevre dostu ulaşım araçlarının kullanımının kolaylaştırılması ve yaygınlaştırılmasını içeren yeni düzenleme ile elektrikli skuterin yasal bir zemine kavuşturulması planlanarak artık akan trafikte güvenli seyir için yaş ve hız sınırlamasına tabi olacağı ifade ediliyor.

Ücretsiz naylon poşet verenler dahil çevreyi kirletenlere yönelik cezalar ise yeniden düzenlenmiş durumda.

Düzenleme ile tehlikeli kimyasalların üretimi, satışı, depolanması, taşınması ile atıkların toplanması, taşınması ve depolanmasından, atık üreticisiyle birlikte atık yönetim sorumlusu firma da müteselsilden sorumlu olacak.

Düzenleme ile yasaya aykırı balık çiftliği kuranlar, depozito yönetim sistemine aykırı hareket edenler, plastik poşetleri ücretsiz verenler dahil, atıklarla çevreyi kirletenlere yönelik para cezası artırılırken, bazı alanlarda da ilk kez para cezası uygulanacak.

Bu kanun ile cezaların da arttığını görüyoruz.

  • SIFIR ATIK projesinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsun? Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, 2022 yılının sonunda tüm il ve ilçe belediyelerinin sıfır atık sistemine geçeceğini belirtmişti. Ayrıca Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı 2023 Raporu’na göre 2023 geri kazanım hedefimizin %35 olacağı yönünde.  2023 hedeflerimiz sence ulaşılabilir durumda mı?

Biz çevre mühendisleri sıfır atığı, “Sıfır Atığa Yaklaşmak” şeklinde öğrenmiştik ve döngüsel ekonominin temelini oluşturulan bu tanımın ülkemizde de yerleşmesi konusunda zaten çok istekliydik. Ülkemizde sıfır atık yaklaşımı ise 2017 yılında, en üst mevkilerden yaratılan algı ile oldukça güçlü bir şekilde başladı. Ve Temmuz 2019’da yayınlanan yönetmelik ile resmi bir hale büründü. O dönemde ve halen günümüzde, arama motorlarına “sıfır atık” yazdığınızda onlarca etkinlik, haber bulabilirsiniz.

Özellikle kamu kurumları kendi altyapılarını kurmak için yüksek maliyetler harcadılar. Çok pahalı atık toplama ekipmanları yerleştirdiler. Tüm atıkları birbirinden ayırma çabası ile fazla israf yapıldığını düşünüyorum. Atıkları kaynağında ayrı toplamak için ayrı ve çok pahalı ekipmanlar yerleştirildi. Bu durum da aslında projenin felsefesi ile ters düştü. Daha sonra yönetmelik yayınlanınca atıkların kaynağında ayrılması konusu da netliğe kavuştu. 

Sıfır Atık yönetmeliğinin bazı kısımlarını sanırım hâlâ kamuya iyi anlatamadık. Yönetmeliğin EK-2’sinde yer alan hedeflerin, sayısal hedefler ile desteklenmesi gerekir. Veya sıfır atık belgesi alan kurum veya kuruluşa elektrik, su faturalarında indirim, atıkların kendisine ait olması veya birtakım ekipman destekleri verilmesi kuşkusuz Sıfır Atık Belgesi alınmasına teşviki artıracaktır. Ajans’ın da bu konudaki çalışmalarını yakından takip edeceğiz.

  • Görüyoruz ki yeni kanunla birlikte para cezalarında da artış var, hatta bazı alanlara ilk defa para cezası getiriliyor. Bunlardan kısaca bahsedebilir misin? Sence para cezası işlemi işe yarar mı, yaygınlaştırılmalı mı? Sence teşvik için başka ne uygulamalar getirilebilir?

Aslında özellikle ceza uygulanması ülkemizde geri tepiyor. Mesela; sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen hâlâ sokaklarda ceza yiyen insanlar var. Bu noktada, aslında cezalandırmadan çok, atık azaltım hedeflerimize uygun hareket eden kişiler/kurumlar ve iş yerleri ödüllendirilmeli. Sıfır Atık Belgesi alana teşvik verilmeli. Geri dönüştürülmüş veya temiz üretim yapandan az vergi alınmalı. Atıksız kargo ile ürünlerini ulaştıran firmalara bir sertifika verilip enerjide, SGK’da indirim yapılmalı. Depozito da aslında ödüllendirmeye dayalı bir sistem. Avrupa’da o yüzden daha başarılı.

  • Atık motor yağların toplanması ile ilgili hemen harekete geçilmiş, Ceren’in gözlemlediği kadarıyla 🙂 Depozito İade Sistemi neden 2022’ye kaldı?

Depozito İade Sistemin kurgusu oldukça kompleks… Mevzuatı hazırlamak için belirli bir bilgi seviyesine erişmek gerekir. Bu noktada başarılı olan sistemlerin avantajları ve dezavantajları değerlendirilmeli. Her ülkenin kendine özgü dinamikleri var. Sokaklarımızda atık toplayıcıları var mesela. Her şeyi detaylıca kurgulamak gerekir. Uzmanlar, Türkiye nüfusuna sahip bir ülke için sistem başlamadan 18 ay kadar önce tüm altyapının hazır olması gerektiğini söylüyor.

Hatta şimdiden halkın tepki göstermeden sistemi kabul etmesi için kamu spotları ve bilgilendirici programlar yapılmalı. Başarılı olan sistemler, halkı 2 yıl önceden bilinçlendirmeye başlamış. Bizim de geç kalmadan herkese bu sistemi anlatmamız gerekir.

  • Bisiklet ve e-skuter kullanımının teşvik edileceğini duymak beni çok mutlu etti. Martı gibi halkın kullanımına açık mı olacak bunlar, yoksa bireysel olarak mı kullanılması teşvik edilecek?

Beni de çok mutlu etti açıkçası…Yeni kanun skuterlerin bir araç olarak sayılmasını sağladı. Skutere binme kuralları ve yaşı getirildi. Bu kapsamda Yerel Yönetimlere bisiklet yolları ve şarj istasyonları yapmak gibi yükümlükler getirildi. Aslında coğrafi olarak bisiklet kullanımına uygun bazı illerde hava kirliliğini önemli ölçüde azaltacak olan paylaşımlı araçların kullanılmasına yönelik projeler geliştirmesi için alt yapı hazırlandı diyebiliriz.

Ajans gelirleri ile yerel yönetimler, bisiklet yollarının yapılması ve bu tür paylaşımlı araç kullanılması teşvik edilmeli.


GREENVİBES ÖNERİYOR

Bu bültenle birlikte sen de hayatında bazı ekolojik değişimler yapmak istemez misin? Bu bölümde sana bazı önerilerde bulunacağız, umarız sana ilham oluruz.

İsmi karton olsa da karton bardakların içinde plastik olduğunu biliyor muydun? Evet, ne yazık ki öyle. Isı yalıtımı sağlanması için, iç kısmı polietilen isimli plastik malzeme ile kaplı.

İşte bunun gibi, kâğıt, plastik, alüminyum gibi farklı malzemelerden oluşan ambalajlara kompozit ambalaj, bu ürünlerin atıklarına da kompozit atık denir. Farklı malzemelerden üretilmeleri sebebiyle geri dönüştürülmeleri için farklı ve zorlu bir süreçten geçmeleri gerekir. Ve ne yazık ki ülkemizde böyle bir sisteme sahip tesis yok, geri dönüştürülmeleri pek mümkün değil. İçindeki plastik yüzünden de uzun yıllar boyu doğada kalarak mikroplastiğe dönüşüyorlar.

Ayrıca Türkiye’de yılda iki milyar adet karton bardak üretiliyor. Bunlar için kesilen ağaç sayısı ise 500 bin…

İşte bu yüzden, kahve zincirlerinden aldığımız, su içmek için kullandığımız adı karton ama aslında öyle olmayan bardakları reddetmenin tam zamanı. Eğer sen de dışarıda çok fazla çay/kahve içiyorsan kendi bardağını yanında taşıyabilirsin. Cam, silikon, metal bardak veya termos kullanarak hem gereksiz atık çıkarılmasının hem de bu kadar ağaç kesilmesinin önüne geçebilirsin.

***

#kahvemtermosta hareketini duymuş muydun? @turkisiminmalizm hesabının sahibi Hale Acun Aydın’ın başlattığı bu sıfır atık hareketine sen de dahil olabilirsin, kendi termosunu veya bardağını götürerek bazı kahve zincirlerinden indirim alabilirsin.

Bulaşıklarımızı mikroplardan temizlediğimizi düşünürken kimyasallarla kirlettiğimizi hiç düşünmüş müydün? Hem çevre sağlığını hem de bizlerin sağlığını tehdit eden tehlikeli kimyasallar yerine kendi yapabileceğin zehirsiz bulaşık deterjanını kullanabilirsin. İşte sana bizim favori tarifimiz:

Malzemeler:
1 ölçü çamaşır sodası
1 ölçü karbonat
2 ölçü öğütülmüş limon tuzu
2 ölçü öğütülmüş salamuralık kaya tuzu
Limon uçucu yağı (opsiyonel)

Tüm malzemeleri karıştır. 100 mililitrelik ölçü için 15-20 damla limon uçucu yağı ekleyebilirsin. Daha güçlü temizlik için 1 ölçü de boraks ekleyebilirsin. Eğer hafif nemli bir yapı alırsa buz kalıplarına doldurup tablet deterjan olarak da kullanabilirsin. 


YEŞİL KÜTÜPHANE

Sıfır Atık Ev ve Sıfır Atık için 101 Yol

Bu bültende sana bir değil iki kitaptan bahsedeceğiz. Biri Bea Johnson’ın Sinek Sekiz Yayınları’ndan çıkmış Sıfır Atık Ev başlıklı kitabı, diğeri ise Kathryn Kellogg’un Orenda Yayınları’ndan çıkmış Sıfır Atık için 101 Yol kitabı. Evet, bugün konumuz atıksız yaşam.

Bea Johnson sıfır atık kavramını bir endüstri terimi olmaktan çıkarıp, günlük hayata uyarlayan öncülerden biri. İki çocuk ve bir köpek annesi olan ve kendini ev hanımı olarak tanımlayan Johnson en sıradışı atıksız yaşam geçişlerini deneyimlemiş ve daha sonra başta blog olarak başlayan, sonraları konu hakkında hayli kapsamlı Zero Waste Home kitabını yazmış. Dilimize Özgür Kocaefe tarafından doğrudan Sıfır Atık Ev olarak çevrilmiş kitapta Johnson, deneyip sevdiği, sürdürülebilir bulduğu öneriler kadar, sevemediği ve devam ettiremediği deneyimleri de aktarmış. Kitapta ayrıca, tüm dünya tarafından kabul görmüş atıksız yaşam pratiklerinin 5 temel adımı sayılan “Reddet, Azalt, Yeniden Kullan, Geri Dönüştür ve Çürüt” ilkelerini de detaylı şekilde açıklamış. zerowastehome.com sitesi ve @zerowastehome isimli sosyal medya hesaplarını da yöneten Johnson, pandemi öncesine kadar dünyanın farklı şehirlerinde insanlara nasıl atıksız yaşanacağını aktardığı geziler ve konferanslar düzenliyor, atıksız yaşam dükkânları (bulk store) konusunda toplumu bilinçlendirmeye çalışıyordu.. 

Bir tiyatro oyuncusu olan Kathryn Kellogg ise yaşadığı bir sağlık sorunu sonrası vücudumuza etkilerimizin üzerinden düşünmeye başlamış, sağlığını geri kazanmaya çalışırken hayatından plastikleri, doğal olmayan gıdaları çıkarmış ve atıksız bir yaşam yolculuğuna başlamış. Ardından Going Zero Waste sitesi ve sosyal medya hesaplarını kurarak kendi atıksız yaşam yolculuğunu okuyucularıyla paylaşmaya başlamış. Hatta 2019 yılında National Geographic’in plastiksiz yaşam konusundaki sözcülüğünü üstlenmiş. Zamanla deneyimlerini ve paylaşımlarını aktardığı 101 Ways to Go Zero Waste kitabını yazmış. Dilimize Sima Özkan tarafından Sıfır Atık için 101 Yol başlığıyla çevrilen kitabında adım adım atıksız bir yaşama geçmek için önerilerde bulunmuş. Sima Özkan ise dipnotlarıyla yer yer Türkiye’den de örnekler vererek konuları yerelleştirerek zenginleştirmiş. Şimdilerde Kellogg atıksız yaşam aktivisti bir oyuncu olarak hayatına devam ediyor.

Gelelim kitaplara, kitapları ayrı ayrı anlatmak yerine, birbirleriyle karşılaştırarak değerlendirmeyi sana bırakalım istedik. Öncelikle sanıyoruz ki kitapların genel yaklaşımına değinmekte fayda var. Bea Johnson kitabında daha kapsamlı bir yaşam rehberi sunuyor. Öncelikle belirlediği beş adımı detaylandırıyor ve ardından hayatımızdaki mutfak, bakım, temizlik, ofis, çocuklar gibi farklı alanlarda bu beş adım ve ötesini nasıl yapabilirizi kendi deneyimlerini de ekleyerek anlatıyor. Kathryn Kellogg ise başlangıcında atıksız yaşama ve geri dönüşüme kısa bir değiniyor ve ardından maddeler halinde neleri değiştirebileceğimize odaklanıyor. Tabii, her maddeyi de en az bir sayfalık bir metin ile açıklıyor. Aslında iki kitap da aşağı yukarı aynı hassas noktalara değiniyorlar ancak Johnson atıksız yaşam için bir sistem tasarlayıp onu anlatırken, Kellogg kolay ipuçlarıyla göz korkutmadan bizi yönlendiriyor. 

Öte yandan, her iki kitapta da hayatın her alanına dokunan öneriler var. Yalnızca evdeki eşyalara değil, özel günlere, hatta cenazelere dair bile atıksız yaşam önerileri geliştirmişler. Yine her iki kitap da okuyucuyu harekete geçmek için gerçekten cesaretlendiriyor. Özellikle kitapların son bölümleri sorumluluk alıp talep etmeye vurgu yapıyor. Johnson buna ek olarak atıksız yaşamın geleceğini de kısa bir bölüm ile tartışıyor. 

Biz ekip olarak Kellogg’un kitabını biraz daha az mükemmeliyetçi ve samimi, dolayısıyla ilk başta başlamak için daha ideal buluyoruz ama ikisi de mutlaka okunmalı diyoruz.


BİZİ TAKİP EDİN 🌿

Bu ve benzeri sürdürülebilir, ekolojik ve atıksız yaşam ipuçları ve haberlerine güncel bir şekilde ulaşmak için Greenvibes‘ı, Nil‘i ve Ceren‘i Instagram üzerinden takip edebilirsiniz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: